top of page
timucinbinder

Motorsuz Kayık – Merak ve Cesarete Yolculuk

Motorsuz kayık. Sık sık vurguluyorum: “ama motorsuz olacak.” Bu zamanda, bu yüzyılda. Neden?


Soruyorlar. Kimisi de sormuyor, söylüyor. “Olmaz abi … Sürüklenirsin …Eskisi gibi değil artık …Ufak da olsa motor lazım … acil durumlar için”


“Ufak da olsa mı? Ama proje motorsuz kayık, nasıl olacak motorlu motorsuz?" ... "Olsun abi”


Aslında 1930’ların yelkenlisini yapmaya çalışmıyorum. Yapayım da böyle bir yelkenli bir yerde dursun, insanlar görsün değil amacım. Yaşamak, bu yelkenliyi yaşamak istiyorum. Yaşasınlar istiyorum. Orijinal haliyle. O günkü haliyle. Motorla o günkü hali olmaz ki.


Motorsuz bir yelkenli kayığından destek alırken

İtirazları düşünüyorum. Aklıma takılıyorlar. Neden bu itirazlar, diyorum. Adamın biri böyle bir şey yapıyor, ne kadar ilginç, yapsın da görelim nasıl bir şeymiş demek varken ama öyle değil. Yapmamalısın, olmaz, kesinlikle motor koymalısın. Deniz bu, bilemezsin.


Sanırım biliyorum biraz. İlk kez çıkmıyorum. Hatta ilk on yaşımda gördüm öfkesini denizin. Hem de ne öfke. Hâlâ zihnimde babamın, Cihat Kaptan'ın, başından aşağı dalgalar geçerken dümen tutan görüntüsü. Korkardı denizden, o zaman da korkmuştu, zaten korkmak da gerekirmiş denizden, öyle derdi yaşlı denizciler, ama yine de cesurdu ve meraklıydı.


Motorsuz yelkenliler demirde, hava azmış

Motorsuz da dolaştım. Bir kere de değil. Ama motor vardı içeride di mi, diyeceksiniz. Vardı da çalışmıyordu ki, ve ben yelkenlerimle denizin ortasında gidiyordum yine de. Yanaşıyor, kalkıyor, manevra yapıyor, daracık koylara girip çıkıyordum. Ama ufaktır o yelkenli, diyeceksiniz. Yoo, yirmi üç metre kocaman bir şeydi. Geleneksel ayna kıç. Ahşap, buranın kayığı. Tekir Burnu’nun önünde altı kuvvet havada, yelkenler açık, motor kaput. Ben bir elimde cenovanın ıskotası, camadansız, gözlerimse, rüzgârın şiddetin eğilmiş direğin ucunda.


Neyse benim deneyimimi bırakalım bir kenara. Ben niye motorsuzluğa bu kadar itiraz, ona takıldım. N’olacak, batar giderim. Yok, bu itirazlar farklı. Batmak falan değil mesele. Sanki kutsal, tanrısal bir buyruğa karşı çıkıyorum. 


Sanki sürüden ayrılmanı istemiyorlar. Herkes, her şey aynı kalsın, farklı bir şey olmasın. Yok, yok, tam bu da değil. Bence birinin çıkıp farklı bir şey göstermesinden hoşlanmıyor bu itirazcı arkadaşlar. Boşuna mı bu teknoloji? Boşuna mı harcadık bu kadar parayı? Niye biri çıkıp daha geriye gitmek ister, daha geri bir teknoloji ister, ilerlemeye aykırı hareket eder? Ah, o büyük ilerleme masalı modern yaşamın. Gerçekten ilerledik mi?


Pervanesiz Yelkenliler

Konfor alanından, alışıldık yaşam tarzından, alışıldık düşünce kalıplarından çıkmamayı anlıyorum da niye herkesin aynı konfor alanında kalması gerektiğini dayatıyorlar, işte mesele bu. Soru bu. Düzene itiraz gelmesin, kimse bu masala dokunmasın. Sanırım bu.


Ama maalesef dokunacağım. Meraklıyım çünkü. İnsan olduğumdan olsa gerek. Elbette herkes insan ama sanırım büyük kısmımızın içinde yok artık bu çok değerli özelliğimiz. Biraz da cesaret tabii. Onsuz olmaz. Maço cesaret değil, özel bir cesaret bu. Bilinmeyene atılmak, dalmak. Risk hesapları yapmadan dalmak. Korksan da korkmadan. Nasıl oldu sanıyorsunuz bugünün teknolojisi, teknolojileri, bugünkü hayat? Merak ve cesaretle.


İnsan ve Merak

Biraz da Zorba’ya kulak veriyorum? Ne diyor? “İnsan biraz deli olmalı, yoksa zincirlerini nasıl kırabilir?” Bunun gibi bir şey. Ana fikir bu. Bende de aynı hesap. Sevmiyorum zincirleri. Merak artı cesaret eşittir delilik. Deli İbram Kaptan, Deli Tahir Kaptan, Deli Hüseyin Kaptan… Çoktur Bodrum’un eski denizcileri arasında deli. Şimdi değişti o. Yok artık o tür delilerimiz.


Kiracıyım ben, öyle görüyorum yaşamayı, yaşama kiracı. Sözleşmenin bitiş tarihi belirsiz. Bugün evden çıktığımda da bitebilir, on yıl sonra da. Hatta merak ve cesaret daha da kısaltabilir. Ama olmuyor işte, öbür türlüsü de yaşamak olmuyor. Bu ikisinden mahrum, ne kalıyor geride? Şair de öyle dememiş mi Yaşamaya Dair'de?


Merak ve Cesaret

Sürekli konfor alanlarımızda risk hesapları, güvenli yaşam konuşmaları yaparak, merak etmeden, icat çıkarma başımıza diyerek. ... Merakının peşinden gitmeni sağlayacak o cesareti yüzünde hissetmeden, o hissin getirdiği tatmini gözlerinle yaşamadan, hatta hiçbir zaman yaşamadan cesur olmayı. Bu mu olmalı yaşamak?


Bu bir yaşama felsefesi. Motorsuz kayığın motorsuzluğu bir şeyi kanıtlamak için değil, mesela ne kadar iyi denizci olduğumu, ama bizden bu felsefeyi, merakı ve cesareti çalmış nesneden kurtulmak. Merak ediyorum motorsuz beni, motorsuz denize, doğaya gitmeyi, böyle yaşamayı. Ne mutlu ki hâlâ bu adımı atacak, yeni, farklı bir şeye atılacak cesaretim var. Evet biraz deli olmalıyız, eğer çok şikâyet ettiğimiz hayatlarımızı, ki ediyoruz, şenlendireceksek. Sonunda kısaltsa da hayatımızı deliliğimiz, ben yaşadım, diyebilmek için o son dakikada.


Mesele de bu … sadece fiziksel değil, her şeyiyle yaşamak yaşamayı.

Timuçin Binder - kayik1934.org


Sitemize üye alıp bizi takip ederseniz mutlu oluruz. (Herhangi bir sasyfada aşağıya inin)

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page