top of page
Hedef3.jpg

Ekolojik / Doğal Yelkenli

Ekolojik, yani Doğal Olmak

Hem ekolojik hem de doğal olmaktan bahsediyorum. Ne demek istiyorum? Ekolojik olmak derken genelde doğaya, yerküreye en az zararı vermek kastediliyor. İlk akla gelen bu. Ben tanımı genişletiyorum. Uyumdan ve mutlu olmaktan da bahsediyorum. Hatta ilk önce bunlardan bahsediyorum. Çünkü uyumlu ve mutlu olan kişi verdiği zararı da en aza indirir. 

Ekolojik, yani doğal bir yelkenli yapmaya çalışıyorum. Nasıl ekolojik veya doğal olacak? İlk önce bu iki kavramı birbirine bağlayayım. Yerküre dediğimiz bir gezegen var ve o gezegende doğal süreçlerle ortaya çıkmış bir var oluş, bir şeyler toplamı var. Canlı cansız önemli değil, ben bütüne bakıyorum. Bu şeyleri yapan, ortaya çıkan süreçlerin kendi işleyişleri var, kendi süreleri, değişimleri. Tüm bunların arasında da biz, bilimin Homo sapiens olarak adlandırdığı hayvan var. 

Bu ilginç bir hayvan. Akıllı dediler, politik dediler, alet yapan dediler, çeşitli adlar, tanımlar yakıştırdılar kendisine. Yakıştırdık. Seviyoruz kendimizi, çok özel ve üstün görüyoruz. Neyse bunlar bir kenara, önemli bir özelliğimiz bence bu doğal döngüleri doğal akışlarından daha fazla etkileyebilme gücümüz. Öyle ki bugün bu etkimiz küresel boyutlara ulaştı ve gezegenimizin temel doğal döngülerini olumsuz anlamda değiştirmeye başladık.

 

Her ne kadar bizi de bu yerküre yaptıysa ve dolayısıyla tüm özelliklerimiz doğal döngüler sayesinde ortaya çıktıysa da, bir süredir oluşturduğumuz ve uygarlık dediğimiz kendi ürünümüz çevre, habitat, ikinci bir dünya asıl habitatımızın doğal döngülerini zorlamaya başladı ve bugün bunun krizini yaşıyoruz. İşte ben bu uygarlık dediğimiz habitatın yarattığı etkileri doğal olmayan etkiler olarak tanımlıyorum ve diğerlerini, yani milyonlarca yıldır kendi dinamikleriyle yerküremizde gelişmekte olan süreçleri de doğal döngüler olarak adlandırıyorum. 

 

Ekolojik yaşamak da, bu tanıma göre, yerküremizin doğal döngülerine hem en az zararı vererek hem de bunlarla uyum içinde kalarak yaşamak oluyor. Doğal yaşamak bu oluyor. Doğal bir nesne yapmak da bir şeyleri bu şekilde inşa etmek, yapmak anlamına geliyor. Şimdi gelelim kayığımızın doğallığına. 

13217237_10156918300525243_4445255288222245082_oB.jpg

Ekolojik Kayığın İlk Şartı: Ayak İzlerine Dikkat Etmek

İlk önce bazı tanımlar. Karbon ayak izi ve ekolojik ayak izi ne demek? Kayığımızı ekolojik yapmamız ilk önce bu ayak izlerine ne kadar uyabildiğimizle ilgili. Sadece yapım aşamasında yakalamaya çalışmıyoruz bu uyumu, denize indikten sonra da dikkat edeceğiz. 

Ayak izi sözcüğü aslında yük demenin kibarcası. Ya da belli bir düzeye kadar ayak izi, ondan sonra gezegenimize yük. Çok kısaca şöyle:

Karbon ayak izi herhangi bir canlının faaliyetleri sırasında ürettiği karbon temelli gazlar. Neden önemli bunlar? Çok fazla olurlarsa gezegenimizin gereğinden fazla ısınmasına yol açıyorlar. Her canlı canlılığından dolayı böyle bir yük yaratıyor. Bizim farkımız, sadece bedenlerimizle değil bir de yaptığımız nesnelerle bu yüke katkıda bulunuyoruz.

Ekolojik ayak izi ise doğayı ne kadar kullandığımızın göstergesi. Yani ihtiyaçlarımız için doğayı ve dolayısıyla gezegenimizi ne kadar dönüştürüyoruz? Burada da her canlının bir payı var. Çünkü her canlı bir parça içinde bulunduğu çevreyi değiştirir. Biz de farklı değiliz, sadece bunu çok daha büyük ve tehlikeli bir ölçekte yapıyoruz. 

 

Tanım itibarıyla, karbon ayak izi veya yükü ekolojik ayak izinin en önemli bileşeni. Şimdi gelelim kayığımızı nasıl ekolojik yaptığımıza.  

274708361_10160319434666518_557265658546614524_n.jpg

Foto: Danielle Osfalg

Evet, ayak izleri önemli ama sadece bunlarla sınırlayamayız ekolojik/doğal olmayı. Sadece bu ikisiyle sınırlandığımızda, biz insanlar sorunun dışında kalıyoruz. Şöyle bir şeye inanmış oluyoruz: 

Özünde yaşam şeklimizle ilgili bir sorun yok. Sorun, yaşam şeklimizin aşırıya kaçmış olması. Eğer tüketimimizi biraz sınırlayabilirsek, bu şekilde yaşamaya devam edebiliriz. Yani sürdürülebilirlik. 

Oysa sorunun çözümü yaşam şeklimizin aşırıya kaçmış olmasında değil, kendisinde. Yaşam şeklimiz bizi doğal anlamda mutlu etmiyor. Mutlu olmayınca da bu boşluğu nesnelerle doldurmaya çalışıyoruz. O zaman da daha fazla tüketiyoruz. 

O yüzden sadece nesnelerimizin ve bunlardan kaynaklanan faaliyetlerin verdiği zararları azaltmak olmamalı amacımız. Aynı zamanda nesne ve faaliyetlerimizi bizi doğal anlamda mutlu edecek niteliğe dönüştürmeliyiz. Nesnelerimizle yeni ve daha farklı ilişkiye girmesini öğrenmeliyiz. Uygarlık da bir nesne bu arada. 

Nesneler, bizim durumumuzda kayığımız, bu ikisini sağladıkları zaman ekolojik/doğal oluyorlar. Yani hem en az zarar hem de doğal mutluluk. Aşağıda ikinci bölümde, Faaliyetleriyle Ekolojik/Doğal Yelkenlide bunu biraz daha açıyorum.

Kayık_EskiB.jpg

Yapım aşamasında en önemli konu yerküre üzerindeki yükümüzü en aza indirmekti. Bu da bizi karbon ve ekolojik ayak izlerinin düşük tutulmasına getiriyor. Bunu sağlamak için yerel malzeme ve daha ilkel teknoloji kullandık. Çok gerekmedikçe en son teknolojik ürünlere başvurmadık. 

Bu projede bir de yüz yıl öncesinin yelkenlisini yapıyor olmamız da burada önemli bir etkendi. O günün teknolojik ürünlerine sadık kalma zorunluluğumuz da yelkenlimizin daha ekolojik olmasını sağladı. Eğer elden geldiğince o günün yelkenlisini yaratacaksak birçok şeyi kullanmamız zaten projenin ruhuna aykırı. Bu konuyla ilgili ayrıntılar için devamı...

Kayık_EskiB.jpg

Bir tek zarar vermeyerek ekolojik olabilir miyiz? Doğaya veya yerküreye en az zararı vererek yaşamayı başarsak bile doğa hâlâ bizim dışımızda ve ötemizde kalacaktır. Bir adım, önemli bir adım daha atmamız gerekmektedir. Nesnelerimiz ve faaliyetlerimiz sadece en az zararı vermekle kalmamalı, aynı zamanda bizi doğaya ve doğallığa, doğal döngülerimize de daha fazla yaklaştırmalı ve dolayısıyla daha mutlu etmeli, doğal mutluluğa ulaştırmalı. 

Bu da bizi nesnelerle kurduğumuz ilişkiye getirmeli. Buna kafa yormalıyız. Bu konuyla ilgili ayrıntılar için devamı...

bottom of page