top of page
Harita_Bodrum_01A_edited.png

Kayık1934

motorsuz ekolojik yelkenli

Doğallığa Dönüş, bir mini ekokültürel habitat, bir nefes alanı yaratma girişimi

T. Spratt tarafından yapılmış 1847 tarihli Birleşik Krallık Admiralti haritasında Bodrum tasviri

Doğallığa Dönüş - Motorsuz Ekolojik Yelkenli

"İşte bu proje her şeyden önce bu ikilemden, yıllarca iki arada bir derede kalmamdan doğdu. İki dünyalılık beni, kendi mutluluğum için bir seçim yapmaya zorladı. Sonunda böyle bir ‘yeter artık’ projesi çıktı."

İlk Dünyam, İlk Habitatım, İkilemim  

"Yedi yaşında tanıştım denizle. On yaşında da çalışmaya başladım. Mavi yolculuk turizmi. Ailemin yelkenli teknesi vardı. O zamanların Bodrum'unda. Denizdi işimiz. Yetmişli yıllar, kıyılar bomboş. Günlerce insan görmez, müşterilerimizle tek başımıza olurduk koylarda.

Çocuk bir miço ne yapar bu durumda? İş bitince dağlar ve bol bol doğa. Kışlarım da pek farklı değildi, köyden biraz hallice ufacık Bodrum'da. Yine sık sık dağlar, kırlar, doğa. Ha bir de meraklıydım, bol bol okurdum.  

 
Sonra bir ikinci yaşam belirdi: yurt dışı, üniversiteler, Purdue'da makine mühendisliği, bu benim yaşantım olamaz deyip son dönem terk, başka işler, ardından Berkeley Üniversitesinde antropoloji, arkeoloji, yine çeşitli işler, hem okurken hem de sonrasında, diğer sorumluluklar. Bu ikincisi beni çok daha değişik bir şeye uydurmaya çalıştı.  

Timuçin Binder Cihat Kurutaş Odysseus 1970ler

Baba oğul seferde. Cihat Kaptan (Kurutaş)

WhatsApp Image 2022-02-08 at 17.44_edite

Olmadı, bir uyumsuzluktur gidiyordu. Bana ters bir şeyin ısrarındaydım. Keyifsiz değildi yaşamım ama bir eksiklik içimden bağırıyordu.

 

İşte bu girişim bu ikilemden, yıllarca iki arada bir derede kalmamdan doğdu. İki dünyalılık beni, kendi mutluluğum için seçim yapmaya, daha doğrusu aslıma  dönmeye zorladı. Sonunda böyle bir ‘yeter artık’ projesi çıktı.

Ben bir melezim. Hem ufak bir kıyı kasabasında, basitinden kentsel bir ortamda büyüdüm ve yaşadım hem de yaşamımın önemli bir kısmı doğadaydım, kişiliğim doğal ortamlarda şekillendi. Ama o zamandan beri çok şey değişti.

 

Büyüdüğüm habitat modern yaşam tarafından başka bir şeye dönüştürüldü, katledildi. Sadece o kadar mı? Yerküremizi de bozduk. İklim krizi ve bir dolu ekolojik krizle boğuşuyoruz. Kendimizi de bozduk, doyumsuz, mutsuz, sürekli harcayan ve tüketen, duyarsız bireylere dönüştük. 

Odysseus, büyüdüğüm yelkenli  

Projenin Ana Hedefi: Doğallığa Dönüş, Yeniden Doğallaşma

Bugün karşılaştığımız ekolojik krizlerimizin ardındaki ana sebebin modern insanın içinde yaşamaya zorlandığı sistemin onu hem bedensel hem de zihinsel olarak sömürgeleştirilmesi ve bundan kaynaklanan mutsuzluğu olduğunu düşünüyorum.

Latmos_Şelale

Mış gibi yapmak, bu çelişkiye daha fazla sessiz kalmak istemedim. Köşeme çekilip, gözümü yumamadım olup bitene. Ama ütopik olmanın da anlamı yoktu. İnsanların büyük kısmı şu anda pek de şikayetçi değil mevcut durumdan.

 

Ama ben böyle yaşamak, bunu kabul etmek zorunda değilim dedim ve bu kontrolden çıkmış modern yaşama alternatif bir var olma şekli, melezliğimle uyumlu bir alan yaratmaya giriştim. İşte bu motorsuz yelkenli o alternatif habitat, o farklı yaşam alanı.

Dört yıl önce başladı bu yelkenli projesi ama bulduğum ustalar pek de düzgün çıkmayınca, süreci uzatınca, size mi boyun eğeceğim diyerek kendim yapmaya başladım bu özel yelkenliyi. İlk defa yaptığım için uğraştırdı ilk önce ama ışık göründü sonunda.  

​Bu girişime Doğallığa Dönüş dedim. İlk anda akla doğaya dönüş veya daha doğal yaşamak gibi bir şey gelse de, hedef o değil. Daha farklı ve çok daha ciddi bir soruna çözüm sunmaya çalışıyorum. Kısaca açıklayayım. Burada bir antropolog olarak konuşacağım. Çok çekirdek, çok basit bir açıklama olacak. Daha fazlasını ilgili sayfada bulabilirsiniz. 

Foto: Aşkın Karaduman. Arkadaşlar Wendy ve Shadow

Sorun Doğamıza Uymayan Habitata Zorlanmamız

Bedenlerimiz doğal habitatlarda gerçekleşmiş milyonlarca yıllık bir evrimin ürünü. Yaklaşık on beş bin yıl önce kendi yaptığımız habitatlarda yaşamaya başlıyoruz ama bedenlerimiz bu yapay habitatlara uyumlu değil. İlk başta pek sorun çıkmasa da zamanla çok stresli habitatlara dönüşüyor bunlar. 

Bedenlerimiz ve tabii beyinlerimiz doğal ortamlarla, o ortamların döngü, süreç ve ritimleriyle etkileşim içinde evrilmiş. Bizim kendi ürünümüz yapay habitatlarımızsa, özellikle de bunların son hali modern dünya, tamamen ters ve ilkel bir dünyaya yerleştiriyor bedenlerimizi. Bu bedenlerimizin içinde evrilmedikleri ve sürekli fizyolojik stres altında kaldıkları bir ortam.  

Bu yapay habitatlar doğal habitatlar gibi kendiliğinden sürdürülebilir değil. Ayakta kalmaları için iki şey gerekli. Sürekli artan enerji ihtiyacı ve yaşamlarının büyük kısmı bu habitatları yaşatmak için çalışacak insanlar. Bu insanlar biziz. Ne bu evreye, yani on beş bin yıl öncesine kadar böyle köle gibi çalışıyorduk ne de doğada böyle çalışan başka bir canlı var ve dozu da son üç yüz yıldır maalesef muazzam arttı.

Tabii hiç kimse böyle yaşayamaz. Bu esareti, bu eziyeti bir şekilde telafi etmemiz gerek. Ama modern yaşam tüketim kültüründen başka bir seçenek sunmuyor. Ve tüketiyoruz. Harcıyoruz. Yapay habitatın stresini azaltmak için, anlık da olsa huzur bulmak, mutlu olmak için ama olmuyor. Aksine bizi daha fazla bağımlı kılıyor çalış, tüket ve daha fazla çalış döngüsüne. Bu yüzden de son derece ilkel bir habitat, büyük bir kaynak israfı. 

 

Doğal Habitat_edited.jpg
Bulutlar.jpg

Yapay habitat sonunda efendimiz oldu. Hem doğal habitatları hem de biz insanları sömürgeleştirdi. Giderek daha fazla bu yapay habitat için yaşar olduk. Oysa bu ilkel düzenden çıkabiliriz. 

Duru yok yapay habitatın. Bu yüzden de iki sorun beliriyor. Birincisi, yerküremizin kaynaklarını giderek daha acımasızca tüketiyoruz, atıklarımız yerkürenin mevcut işleyişini bozuyor ve diğer canlıların varlıklarını tehdit ediyoruz. İklim krizi gibi.

İkincisi, nesnelere ve tüketime bağımlılığımızı doyurmak her geçen gün daha da zorlaşıyor ve aşırı tüketim bir anlam krizi ve iklim krizi gibi bir insan krizi yaratıyor. İklim gibi insan da bozuluyor.

Doğamıza aykırı bu modern yaşam
 bizi hasta ediyor. Sadece tatmin olmaya bağımlı bir kültür doğdu. Biz de dahil her şey alınıp satılarak tüketilen nesnelere dönüştü.  

Çözüm Ekokültürel Nefes Alanları

​Böyle bir yıkıma gözlerimi yumamazdım. Hem kendim için hem de başkaları ve diğer canlılar için. On binlerce yıl diğerini de düşünebildiğimiz için ayakta kaldık. Şimdi tekrar hepimizin işine gelen bu etik anlayışa dönme zamanı ama elimde sihirli bir değnek de yok. Yine de kendi sınırların içinde bir şeyler yapabilirdim. İşte böyle başladım bu yelkenliyi yapmaya.  

 

Direnmek. Niye teslim oluyordum? Tüketim kültürüne alternatif nefes alanları yaratılabilir. Bedenlerimizi daha doğal, yani fizyolojik stresten yoksun bir ortamda kucaklayan  mini ekokültürel habitatlar yapabiliriz.

 

Direniş alanları. Her kültür alanla başlamak zorunda, kendine özgü, kendi ilkelerini yansıtan fiziksel bir alanla. Şu sıra modern yaşamı tamamen terk edemeyebiliriz ama her fırsatta onu reddettiğimiz, ona direndiğimiz nefes alanları yaratabiliriz ve zamanla, kim bilir, daha ciddi değişiklikler gelebilir.

 

Daha da önemlisi, sonunda bir gün biten bu yaşamlarımızı tamamen kölelikle geçirmeyip ara sıra keyif de alabiliriz bu nefes alanları sayesinde.  Böyle bir ekokültürel nefes alanı inşa ediyorum şu sıra, en azından ilkini. 

Latmos'ta Güneş
Ağaç ve Kaya.jpg

Keyif, yani mutlu olmak tüm canlılar için önemli. Bu şekilde bize avantajlı yaşam alanlarını buluyoruz. Zaten tüketim kültürü de bu özelliğimizi kullanarak bizi bağlıyor bu zararımıza çalışan modern yaşama. Bizi kandırıyor, bedenlerimizi ve dolayısıyla aklımızı kullanarak kandırıyor.

Ama nesneye bağımlılık hiçbir zaman kalıcı mutluluk sağlayamıyor ve hem kendimize hem de çevremize - gezegenimize, evimize ve diğer canlılara - daha fazla zarar veriyoruz.

 

Ekokültürel mini habitat nefes almamızı sağlarken bizi sisteme daha da bağımlı kılan bu keyif sürecine de müdahale ediyor, onu tekrar doğal haline, yani evrildiği şekle getiriyor..

 

Böylece çaresizliğin getirdiği ve içselleştirdiğimiz tüketim kültürünü benliğimizden söküp atmayı sağlayacak, onu dışsallaştıracak ve bu dönüşümü zamanla modern yaşamlarımıza da dayatacağımız bir fırsat sunuyor.

 

Yani ekokültürel mini habitat  bizi kendimizle ve çevremizle daha barışık kılacak ve dolayısıyla bizi daha etik bir yaşama ulaştıracak bir süreç de yaratıyor. Nefes alanı dediğim şey bu. Tekrar bedenlerimizin ve yerküremizin doğal işleyişine uygun şekilde nefes almamızı sağlayan bir alan. 

Hayatımda ilk defa bir tekne, bir yelkenli inşa ediyorum. Teorik bilgim dışında hiçbir pratik deneyimim olmadan giriştim bu işe ve oluyor, yakında bitecek.

 

Doğallığa dönüş felsefemde tekne yapmaktan daha sağlam bir yerdeyim. Bir antropolog ve yıllardır bu konuya kafa yoran bir doğacı olarak uzun araştırmalar de kafa yormalar sonunda geldim bu teorik duruşuma.

 

Şimdi bunu bu şekilde pratiğe geçiriyorum. Bir mini ekokültürel habitatımı yapıyorum. Şimdilik ilki.

 

Bu özel, bireysel bir girişim de değil. Benim gibi düşünen ve mevcut modern yaşama direnmek isteyen, onun sunduğu kalıplara uymak istemeyen herkese açık.

 

Dünyayı sadece yorumlamak yetmiyor, onu değiştirmek de gerekiyor ve inanın ya da inanmayın, bu bizim elimizde.  Yeter ki modern yaşamın bizi alıştırdığı tembelliği ve korkaklığı bırakalım. 

Hem konuyla ilgili daha fazla teorik tartışma hem de için pratiğe geçirmeyle ilgili çalışmalar, etkinlikler, seyirler, yaşamalar ve bunlarda yer almak için  Doğallığa Dönüş sayfasına gidebilirsiniz.  

Yan Hedefler: Anıt-Kayık ve Denizcilik Araştırmaları

Ana meselem ekolojik mücadele, bir ekokültürel alan yaratmak ama bir de çocukluktan gelen denizcilik merakım var. Geleneksel denizcilikle ilgili bazı çalışmalar da yapmak istiyorum. Bunlardan bu girişimin yan hedefleri olacak ve zaten mini ekokültürel habitatımızı elden geldiğince doğal yapabilmek için artık neredeyse yok olmuş bu kültürü de çalışmak ve geri getirmek gerekiyor.  

Anıt-Kayık - Yüzyıl Öncenin Motorsuz Yelkenlisi

​​Yaklaşık yüz yıl öncenin yelkenlisini yapıyorum. Bir sakoleva tırhandil. Artık olmayan bir tür, yelken çağı türü. Aslına uygun, yani motorsuz olacak.

 

Yelkenleri ve onları idare eden kafa ve bedenlerle gidecek. Doğallığa dönüş de tam bu.

 

Bu kadar eski bir yelkenli türünü geri getirmek hem Bodrum hem de Ege denizciliği için çok güzel bir armağan olacak. Bodrum, replika da olsa bir anıt-kayık kazanacak. 

Sadece bu konuyla ilgili daha fazla bilgi için: Anıt Kayık - Müze Kayık

Bir de kayığımızın özellikleriyle ilgileniyorsanız, gövde, arma, tip olarak,  bir de şuraya bakabilirsiniz: Kayık

Kayık_Kuşbakışı

Foto: Çetin Akıncı. Kayığı inşa ettiğim zeytinlik

Laboratuvar-Kayık: Denizcilik ve Yelken Araştırmaları

Yelkenlimizin kendisi gibi yelkeni de yüz yıl öncesinden. Sakoleva.  Son dört kuşaktır hiç kimsenin görmediği bir yelken. Ama sadece sakoleva değil, geçmişin diğer yelken türlerini de deneyeceğim. Bu da benim özel merakım.

 

Zaten bu projenin bir ayağı bu yelken türlerini ve onlarla gelen denizciliği araştırmak ve öğrenmek olacak. Yani Kayık1934 bir laboratuvar-kayık da olacak. Herhalde bu alanda tek olacak. 

Sadece bu konuyla ilgili daha fazla bilgi için: Denizcilik ve Yelken Araştırmaları

Bir de kayığımızın özellikleriyle ilgileniyorsanız, gövde, arma, tip olarak, bir de şuraya bakabilirsiniz: Kayık

Sakoleva_Bocurumlu_edited.jpg

Yelkenlimizin Arma Planı

Kayık_Model.jpg

Ekolojik-Kayık: Motorsuz Doğal Yelkenli

Yelkenlimiz yüz yıl öncesinin yelkenlisi olacak ama yüz yıl öncenin denizlerinde, dünyasında dolaşmayacak. Bugün bir krizler çağından geçiyoruz. Antroposen çağındayız. Yani insan varlığının artık gezegenimizin işleyişini değiştirmeye ve biz de dahil diğer canlılar için bozmaya başladığı bir çağdayız. Ana krizimiz de iklim değişimi.

 

Böyle bir çağda herhangi bir nesnenin bu durum dikkate alınmadan yapılması artık bir seçenek bile olmamalı. Maalesef öyle değil ve buna da sadece dikkat etmeye çalışıyorum girişimin denizcilik kısmında.

Motorsuzluk biraz aşırı gözükebilir ama masajımı ulaştırmanın en doğru yolu da bu gibi. Herkes motorsuz olmak zorunda değil ama bu motorların küçülmeleri, teknolojinin azaltılması, özellikle gereksiz olanların kullanılmaması ve böylece teknelerin daha az kaynak tüketen şekilde yapılmaları gerekiyor. Herkes payına düşeni yapmalı. Şımarıklığa gerek yok. Bu kıyıların elden geldiğince doğal hallerinde var olmaya devam etmesi için bu şart. Sadece çöp toplamakla olmuyor.

Koca bir bölüm ayırdım bu konuya dair: Ekolojik/Doğal Yelkenli

Yelkenlimizin Kütükten Oyma Modeli, Tek Yelkenli Hali

Kayığın Yapımı - Engeller ve Sonunda Ben Yapıyorum

Kayık_Ustası_edited.jpg

Ustalardan kurtardığım kayığı kendim yapmaya başladığım günler 

Hedefleri böyle belirleyerek giriştim projeme ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Kayığın gövdesini usta yapacak, yelken arması ile içini de ben. Daha başta ilk usta iş ahlakından epeyce yoksun bir sahtekar çıkınca projeye sıkı bir parasal darbe yiyerek başladım. Çaresiz kayığı oradan alıp başka bir ustaya götürdüm. İlki kadar olmasa da o da pek farklı çıkmadı.

 

Benim hiç pazarlık etmeden verilen fiyatı kabul etmiş olmam hiçbir işe yaramamıştı. Her iki durumda da iş biraz ilerledikten sonra hain fiyat artışları ve ya ver ya da al git tehdidiyle karşılaştım. Tabii boyun eğmedim. 

 

Sonunda kayığı alıp evin yanındaki zeytinliğe getirdim. Henüz sadece yüzde yirmisi tamamlanmıştı; o da çeşitli kusurlarla. Ama insan yapmıyor mu bunu, bunlara katlanacağıma kendim yaparım, dedim.

Tek sorun daha önce değil tekne yapmak, hele tırhandil, çıraklığını bile yapmamıştım. Ama başka çare yoktu.. Bir yandan kendime işi öğrettim bir yandan da yaptım. Sonunda tek başıma tüm kayığı sardım. Elbette çırak yardımı oldu ama onların da bir şey bildiği yoktu. Ama aralarından biri en az benim kadar direnişçi çıktı. 

Sadece usta sorunu yaşamadım. İlk önce covid salgını, ardından orman yangınları yüzünden bir süre kereste bulamadım, sonra ekonomi kontrolden çıkarak fiyatlar bir anda uçtu ve bu da ciddi bir para sıkıntısı yarattı, hâlâ da bitmedi bu sıkıntı. 

 

Atölyem yok, yaz kış dışarıda, açıkta çalıştım. Sadece birkaçı elektrikli olmak üzere el aletleri, on, on iki adet işkence, o kadar. Ama her zorluğa rağmen bırakmadım, çünkü projenin özü o aslında, sisteme teslim olmamak.  

Yani Kayık 1934:  

  • Ticari bir girişim değil. Sırf keyif için bir tekne yapmak da değil.

  • Bu bir doğala, doğallığa, yerküreye dönüş hareketi. Bir doğal yaşam, yani ekolojik yaşam projesi.

  • Yaklaşık yüz yıl önce var olmuş 12 metrelik bir yelkenliyi yeniden yaratıyorum. O günkü haliyle, motorsuz. Sadece yelkenle yol alacak.

  • Tekne ustası değilim, öyle bir niyetim de yok ama bu teknenin ustası olmak zorunda kaldım. 

  • Projemizin önemli bir kısmı da bireysel desteklere dayanıyor. Genelde nakit, bazen de malzeme. Bu desteklerin karşılığı projeden yararlanmak ve projeyi paylaşmak olacak.  Projeyi desteklemek istiyorsanız hemen aşağıda daha fazla bilgi var.  

  • Proje sadece proje destekçilerine ve doğal/ekolojik yaşam bağlamında yapacağımız etkinliklere açık olacak.     

Parampet İlk Yarısı

Kayığın sarmasını bitirdiğimde

Kayık1934'ü Desteklemek İçin

Öyle büyük bir birikimle başlamadım bu projeye. Hatta eksik başladım ama beklemek de istemedim. ​Açığımı benim gibi hisseden insanlar destekleriyle kapatır diye düşündüm. Yanılmamışım, çoğunu bu projeye kadar tanımadığım dostlar çıktı. Destekçilerimizin sayısı şu anda yüzü geçti. Ama öyle bir dönemde girişmişim ki bu projeye, bir sürü beklenmedik olay oldu. İlk başta ustaların oyunu, sonra sırasıyla covid, ekonomik kriz, orman yangınları, deprem. Böylece ilk hesap şaştı. Yine de vazgeçmedim, teslim olmadım. Devam ediyorum. Sona da yaklaştım. Destekler şimdi daha da önemli oldu. 

Kayık1934 başlangıçta

Ustalardan kurtardığım kayığa bu halde başladım. Atölye yok, bir zeytinlikte, el aletleriyle, tamamen deneyimsiz ama bitirmeye kilitlenmiş. 

Bağış Değil, Takas

Destekleri bağış şeklinde düşünmedim. Destekleyenler için karşılığı olsun istedim. Bir tür takas sistemi. Ne verebilirim diye düşünürken çok farklı bir yelkenlide ve doğallaşma ve ekokültürel habitat felsefem doğrultusunda farklı bir deneyim sunabileceğimi düşündüm. Çeşitli seyirler ve etkinlikler hazırladım. Liste aşağıda.  Tüm yapmanız gereken, düşündüğünüz destek oranında bir etkinlik seçmek.

Örneğin, tatilinizi bu şekilde değerlendirebilirsiniz. Tabii doğal yaşam ve denizcilikten hoşlanmanız gerekiyor. Ya da benimle aynı yerdeyseniz, projeye daha fazla dahil olabilirsiniz. Kimi destekçilerimiz şimdiden bu yolu seçti. Ekolojik yaşam da bu zaten: paylaşarak yerküre üzerindeki yükümüzü azaltmak. 

Tüm zorluklara rağmen desteklerle bu hale getirdim. 

Kayık1934 Geleneksel Tırhandil

Desteğiniz size nasıl dönecek? 

1. Kültürel ve ekolojik bir projenin parçası olacaksınız ve adınız sitemizin destekçiler sayfasında yer alacak. Böylece araştırma, çalışma ve etkinliklerimizi desteklemiş olacaksınız. 

2. Katkınızı birçok açıdan eşi olmayan yelkenlimizin yapımında yaptıysanız, adınız, yelkenlimize yerleştireceğimiz plaketin üzerinde sonsuza kadar yer alacak.    

3. En büyük kazancınız Doğa ve Deniz Seyirlerimiz olacak. Bu daha çok bireylerin yararlanabileceği bir seçenek. Desteğinizin miktarına bağlı olarak size çeşitli seyir/etkinlik seçenekleri sunuyorum. Bunları biraz aşağıda görebilirsiniz.   

Destek Etkinliklerimiz

Destek etkinliklerimiz, karşılık geldikleri destek miktarlarıyla birlikte şunlar. Bu etkinliklere yeme-içme, Türkiye dışındaki liman ücretleri yurtdışına çıkış ve transitlog masrafları dahil değil. Otuz yaş altıysanız %50'ye kadar çıkabilen indirimlerden yararlanabilirsiniz.

Dilerseniz doğrudan Destek Sayfamıza giderek bu etkinliklerimiz hakkında çok daha ayrıntılı bilgi alabilirsiniz ve ilgileniyorsanız destek sürecinizi başlatabilirsiniz. Destek paketlerimizle ilgili daha fazla bilgi için

 

1. Sertifika + Hediye 

    ₺500

2. Kayıkta Bir Gün   

    ₺1500 (1 kişi) / ₺3000 (2 kişi)

3. Yıldız ve Mitoloji Gecesi               

    ₺3000 (1 kişi) / ₺4500 (2 kişi)

4. Kayıkta Bir Akşam Yemeği           

    ₺5000 (2 kişi)

5. Deniz ve Dağ - Yelken ve Yürüyüş

    ₺6000 (1 kişi) / ₺9000 (2 kişi)

6. Yelken, Yıldızlar ve Mitoloji

    ₺6000 (1 kişi) / ₺9000 (2 kişi)

7. Geleneksel Denizcilik

    ₺10.000 (1 kişi) / 15.000 (2 kişi)

8. Mavi Keşif 

    ₺12.000 (1 kişi) / 18.000 (2 kişi)

9. Doğala Dönüş, Ekoloji ve Felsefe

    ₺10.000 (1 kişi) / 15.000 (2 kişi)

10. Yıldız Seyri

    ₺20.000 (1 kişi) / 30.000 (2 kişi)

11. Girit Seyri

    ₺30.000 (1 kişi) / ₺45.000 (2 kişi)

12. Ege Geçişi

    ₺50.000 (1 kişi) / ₺75.000 (2 kişi)

Projenin Yaratıcısı 

Merhaba, ben Timuçin Binder. Güney Egeliyim. Bodrum'dan. Doğada büyüdüm. Buranın doğasında. 1970’lerde çocuk yaşta deniz turizmiyle, mavi yolculuk turizmiyle tanıştım. Uzun bir süre denizcilik. Ama sanırım kendimi ilk kez evimde hissettiğim yer dağlardı. Hatta denizden bile önce.

Eğitimime gelince, meraklıydım, söker sökmez okumayı hep okudum ve araştırdım. Orta, lise Bodrum devlet lisesi. Zaten başka da yoktu. Sonra üniversite, ABD. İlk önce Purdue Üniversitesi Makine Mühendisliğinde üç buçuk yıl. Sonra vazgeçip tekrar deniz. Ama olmadı, hayat beni tekrar üniversitenin kıyısına attı. Bu sefer de UC Berkeley Üniversitesi'nde antropoloji ve arkeoloji. Sevdim bu ikisini de ve bu sefer bitirdim. Kendimi daha çok antropolog olarak tanımlıyorum.

​​​​

Çok şeyle uğraştım. Dağınığım biraz. Çeşitli meraklarım oldu, çeşitli konulara daldım ama bir merakım hiç değişmedi. Doğa. Zaten kendimi de doğa insanı, doğacı olarak tanımlıyorum. Her zaman doğada oldum bir şekilde. O yüzden hiçbir zaman doğaya dönmek veya gitmek gibi bir derdim olmadı. 

​​

Ama bu biraz değişti son yıllarda. Modern yaşamın getirdiği büyük değişim, doğaya, verdiği zarar ve insanların bunu sorumsuzca, hiçbir değeri, ilkeyi düşünmeden, genellikle sadece para hırsı için yapar olması beni çok rahatsız etmeye başladı.

​​

Sonunda bir şeyler yapmaya karar verdim ve bu proje çıktı ortaya. Tek başıma giriştim buna ama sanki bir biz de oluşmaya başladı. Şu anda çok ufak. Umarım büyüyeceğiz.

​​

Bu yelkenliyi modern anlamda keyif için yapmıyorum. Elbette keyif de var ama biraz değişik bir keyif. Ne de olsa ilk önce yaşamak ve mutlu olmak gerekiyor. Ama amaç sadece modern ve benci bireysel mutluluk değil.

​​

Bu bir doğallığa dönüş, bir tür doğal yaşam projesi. Hem doğal yaşamak hem de doğa için bir şeyler yapmak, olursa, insanların bir parça farklı düşünme ve yaşamalarına katkıda bulunmak. Tek başıma değil tabii. Bir topluluk oluşsun bu düşüncenin çevresinde istiyorum.

Hedef bu. Ve ben. Ben buyum. 

WhatsApp Image 2022-07-14 at 21.29_edite
bottom of page