top of page
Harita_Bodrum_01A_edited.png

Kayık1934

motorsuz ekolojik yelkenli

Doğallığa Dönüş, bir mini ekokültürel habitat, bir nefes alanı yaratma girişimi

Doğallığa Dönüş - Motorsuz Ekolojik Yelkenli

"İki arada bir derede, iki parçaya bölünmüştüm. Biri dayatılan, diğeri arzuladığım. Şimdi düşünüyorum da sanırım bu proje, bu girişime şekil veren düşünce, ilk başta farkında değildiysem de bu ikilemden doğdu."

İlk Dünyam, İlk Habitatım, İkilemim  

"Yedi yaşında tanıştım denizle. Teknemiz vardı. Mavi yolculuktu işimiz. Yılın yarısı deniz ve doğa. Yetmişli yıllar, kıyılar, koylar her yer boş. Çocuk bir miço ne yapar bu durumda? Aralarda dağlara kaçar. Kışlarım da pek farklı değildi, köyden biraz büyük Bodrum'da. Yine dağlar, kırlar, doğa. Bir de bol bol okurdum.  
 
Büyüdüm. Üniversite, yurt dışı, kent yaşamı, modern yaşam. Purdue Üniversitesi. Makine mühendisliği. Son dönem "bu ben değilim" deyip terk. Yine deniz. Sonra tekrar üniversite. Bu sefer UC Berkeley. Antropoloji ve arkeoloji. Biraz da tarih. Çeşitli işler, sorumluluklar, hayat, ilkinden çok farklı ikinci bir yaşam.

Pek uyum sağlayamadım bu ikincisine. İlki hep içimdeydi. İki arada bir derede, iki parçaya bölünmüştüm. Biri dayatılan, diğeri arzuladığım. Şimdi düşünüyorum da sanırım bu proje, bu girişime şekil veren düşünce, ilk başta farkında değildiysem de bu ikilemden doğdu.  

Timuçin Binder Cihat Kurutaş Odysseus 1970ler

Baba oğul seferde. Cihat Kaptan (Kurutaş)

WhatsApp Image 2022-02-08 at 17.44_edite

Odysseus, büyüdüğüm yelkenli  

Tabii sadece bu ikilem değildi beni buraya getiren. Geri döndüğümde büyüdüğüm yeri, dünyayı, habitatımı bulamadım. Modern yaşam o ilk yaşam alanımı tamamen farklı bir şeye dönüştürmüş, sanki katletmişti. 

 

Sadece kasabam da değildi katledilen. Bir zamanlar çalıştığım tüm o kıyılar, oralardaki diğer yerleşimler de aynı yazgıyı paylaşmış, vahşi kapitalizmin kurbanları olmuşlardı.

 

Öyle sadece yerel de değildi bu sorun. Küreseldi, her yerdeydi. Yerküremizi, gezegenimizi bile bozmuştuk. Bir yanda iklim krizi, diğer yanda ekolojik krizler. Bu arada biz de bozulmuş, doyumsuz, mutsuz, sürekli harcayan ve tüketen, duyarsız bireylere dönüşmüştük. ​

Her neydiyse bu, her yerdeydi. İnsanın ilk tepkisi kaçmak, bir yer bulup tüm bunlardan uzaklaşmak oluyor. Bir yelkenli yapıp çekip gitmek tam da öyle bir fikir değil mi? Öyle ama ben aksine direnmeyi seçtim. Ayrıca neden giden ben olacaktım? Neden ait olduğum, yeşerdiğim yeri terk edecektim?. 

Kayık1934 Doğuyor - İlk Düşünceler  

Kara sürekli bozuluyordu. Üstelik karada bir şey yapmak oraya saplanıp kalmaktı. Denizde hareket imkanı daha çoktu. Benim de en iyi bildiğim alandı. Direnişime denizden başlayamaz mıydım? Ayrıca deniz de ciddi bir saldırı altındaydı. Denizcilik kültürümüz de neredeyse kaybolmuş, yerini  çok farklı bir şey almıştı. Denizde direnmek istiyorsam belki de buradan, denizcilik kültürümüzü her şeye rağmen yaşatmaktan başlamalıydım. Böylece yüz yıl öncesinin iş teknesini, o günün teknolojisiyle, yani sadece yelkenle yol alan bir motorsuz iş yelkenlisi yapma fikri doğdu ve bu proje başladı. 

Latmos_Şelale

Foto: Aşkın Karaduman. Arkadaşlar Wendy ve Shadow

Sadece bir müze-gemi değildi amacım. Yaşayan, sefere çıkan, insanlara bu kültürü yaşatacak bir yelkenli istiyordum. Kendi bedenleriyle, kendi güçleriyle bu yelkenliyi götürecek, eskisi gibi aynı alanı paylaşacak, birlikte yiyip içecek, modern yaşamın bizden aldığı bence çok değerli bir yaşama tarzıyla tanışacaklardı. Özellikle çocuklar ve gençler için çok değerli olabilirdi böyle bir deneyim. Böylece zihinlerinde modern yaşama alternatif farklı bir perspektif belirebilir ve belki de ileride daha az harcayan, tüketen yok eden ve çevrelerine daha fazla değer veren bireylere dönüşebilirlerdi. İlk düşündüğüm buydu.  ​​​ ​​​

Neredeyse Vazgeçiyorum  

Bu düşünce projenin ilk katmanını oluşturdu. Teknenin gövdesini bir ustaya yaptırdıktan sonra onu farklı geleneksel yelken türlerini deneyecek bir yelkenliye dönüştürecektim. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Hiç pazarlık yapmadan anlaştığım usta insanları oyuna getirerek para kazanan biri çıktı. Biliniyormuş ama kimse zahmet edip söylemedi. Neyse, verdiği ilk fiyatı üç katına çıkartınca bütçemiz dağıldı ve bunu öyle bir anda yaptı ki, henüz postalar monte edilmemiş, her şey oynuyordu. Ya kabul et ya da al git, diyordu ama böyle nasıl götürecektim? Vahşi kapitalizmin iş ahlakının kurbanı olmuştum. Proje daha baştan çökmüştü.

Bulutlar.jpg

Teslim olmadım, o haliyle almayı başardım on iki metrelik gövdeyi. Ama nereye gidecektim? Fazla seçeneğim yoktu. Başka bir usta teklif verdi, kabul ettim. İlk başta iyi gittiyse de o da benzer oyunlara girdi. Başka iş almalar, yavaş çalışma, yaptığını becerememe gibi. Sonunda tüm bunların faturasını fiyat artırarak bana çıkartmaya kalkışınca işin rengi değişti. Yine ya öde ya götür. Sonunda tepem attı. Dürüstlük yaramıyordu. Hâlâ gövdenin yüzde sekseni yapılmamıştı. İki yıl geçmiş, hem zaman hem de para kaybetmiştim. Güzel duygularla başlamıştım projeye ama tüm bunlar hevesimi kırmıştı. Projeden vazgeçmek zorundaydım.   

Ama şöyle bir sorun vardı. Projenin başında destek çağrısında bulunmuştum. Karşılığında da beni destekleyenlere projenin ruhuna uygun çeşitli seyirler vadetmiştim. Az da olsa çağrıya yanıt çıkmıştı. En kötü gidip çalışır, desteklerini iade ederdim. Ben bu şekilde projeyi terk etmek üzereyken hiç beklemediğim bir şey oldu. Bazı mektuplar aldım. Destekçilerden. Projeden çok etkilendiklerinden, sanki kendileri yapıyorlarmış gibi hissettiklerinden bahsediyorlardı. Aslında durumum epeyce kötüydü. Hesabımda topu topu birkaç bin lira ve yüzde sekseni bitmemiş bir tekne vardı.  Ben de tekne yapmasını bilmiyordum.

İş Başa Düşüyor  

Son parayla aldığım keresteler duruyordu. Başka bir usta bulabilirdim ama işte ona para yoktu artık. Ayrıca yaşadıklarımdan sonra pek de sıcak bakmıyordum bu fikre. Tek çare vardı. Ben yapacaktım ama bu işin çıraklığını bile yapmamıştım. Atölyem yoktu. Ne de büyük aletlerim. Zamanım da sınırlıydı, başka işlerim vardı. Ama proje daha bu haliyle bile böyle mektuplar yazdırıyorsa, dedim, ve yakın çevremden de bu güzel bir proje, devam etmelisin, bir yolu bulunur, lafını duyunca, başka yolu kalmamıştı, devam edecektim. Kendim bitirecektim bu gövdeyi. Hem öğrenecek hem yapacaktım.

İlginç bir yöne kaymıştı proje. İlkelerimden, duruşumdan ödün vermeyip bu pis para oyununa teslim olmayınca kendimi çok farklı bir yerde bulmuştum. Ya eleştirdiğim sisteme teslim olacaktım, yani tükürdüğümü yalayacaktım,  ya da direnecek, aksine boşa konuşmadığımı, insanın kapasitesinin çok daha fazla olduğunu gösterecektim. Sonuçta biz insanlar yapmıyor muyduk tüm bu nesneleri? Haksızlık karşısında kuzuya dönmenin anlamı yoktu. Kuzu bile isyan ederdi buna. Sonunda başladım, bir zeytinlikte kayığın kalan yüzde seksenini yapmaya. Hem ustasından öğrenen çırak hem de çırağına öğreten usta olarak.  

Kayık1934 başlangıçta

Ustalardan kurtardığım kayığa bu halde başladım. Atölye yok, bir zeytinlikte, el aletleriyle, tamamen deneyimsiz ama bitirmeye kilitlenmiş. 

Kayık 1934 Gerçekten Doğuyor 

Bugün karşılaştığımız ekolojik krizlerimizin ardındaki ana sebebin modern insanın içinde yaşamaya zorlandığı sistemin onu hem bedensel hem de zihinsel olarak sömürgeleştirilmesi ve bundan kaynaklanan mutsuzluğu olduğunu düşünüyorum.

Projenin Ekolojik Derinleşmesi

Kayık_Ustası_edited_edited.jpg

​​Bu aşamada proje de değişti. Ekolojik yanı gelişti. Bir bakıma ekosol bir girişime dönüştü. Artık sadece kaybolmuş denizcilik kültürümüz üzerinden farklı bir yaşam alternatifi sunmak değildi hedefim. Sadece bu olamazdı. Kasabamın, bölgemin başına gelen, çok daha büyük küresel bir kötüye gidişin sonucuydu. Evet, farklı bir alternatif, farklı bir yaşama kültürü gerekiyordu ama sorunun kökeninde ne vardı?  ​​​​​​​​

​​Bir yandan kayığı yapıyor, bir yandan da buna kafa yoruyordum. Bu sırada ekoloji, risk toplumu ve antroposen konularıyla ilgili katıldığım iki sempozyum için yaptığım çalışmalar da epeyce katkıda bulundu bu dönüşüme. Sorun, sadece sera gazlarına ve iklim krizine indirgenemeyecek, sadece karbon ayak iziyle uğraşarak ve sistemi daha düşük dozda ayakta tutmaktan ileri gitmeyen yeşil enerji sürdürülebilirlik projeleriyle çözülemeyecek kadar vahimdi. Asıl ekolojik krizi atlıyorduk, her şeyin sebebi asıl krizi. ​​​​​​

Modern İnsanın Kendisi Bir Ekolojik Kriz

​İklim krizi başta olmak üzere küresel ekolojik krizlerden daha vahim, daha belirleyici bir kriz var. Bir ilk kriz: modern insan. Modern insanın kendisi bir ekolojik kriz,, diğerlerini tetikleyen bir ana kriz. Modern insanın mutsuzluğu, stresli bir habitatta yaşamaya mahkum edilmiş olması, genel çevresiyle, yerküreyle ilişkisini bozmuş ve çeşitli ekolojik krizleri tetiklemişti. Bunun da sebebi on binlerce yıl içinde yaşadığı doğal habitatlardan uzaklaşıp kendi kurduğu habitatlara, yapay habitatlara geçmesiydi.

 

Bu yapay habitatlar uyumlu ekolojik ilişki anlamında doğal habitatların yerini tutamayınca sonunda hem bir tür olarak insanı hem de yerküremizi bozan bir faktöre dönüşmüşlerdir. Bugün bu yapay habitatların en son ve çevreye ve kaynaklara en acımasız versiyonu olan küresel kapitalist tüketim kültürü döneminden geçmekteyiz.

 

İnsanın tek seçeneği yerkürede bulduğu doğal habitatlarda yaşamak değil, kendi habitatlarını kurabilir. Böyle bir becerisi var. Ama bunlar ekolojik kriz üreticisi habitatlara dönüşmemeli. Maalesef son on bin yıldır izlediğimiz yol bizi buraya getirdi: ekolojik kriz canavarları yarattık. Şimdi bunu çözmemiz gerekiyor ve bunun yolu bu yapay habitatlarımızı dönüştürmek, doğallaştırmak. Sürdürülebilirlik, bu habitatları besleyen sistemin yarattığı göz boyamadan başka bir şey değil.  ​​​​​​​

Sorunun kökenine modern insanın mutsuzluğunu koymam garip gelebilir. Oysa asıl gariplik, sorunu sadece yanlış enerji ve kaynak kullanımından ibaret görmemiz. Neden aşırı tüketiyoruz, neden aşırı tüketmemiz gerekiyor, neden bu habitatlarımız bu kadar kaynak kullanmak zorundalar, bunları sormuyoruz. Neden modern insanın bu kadar çok kaynak tüketimine, bu kadar çok enerji kullanımına ihtiyacı var? İhtiyacı olmayan insan toplulukları var. Neden modern insan bunu yapamıyor? 

 

Burada spiritüel, aşkın güçlere dayanan gizemli bir güçle buluşarak sorunu çözmekten bahsetmiyorum. Bunlar en fazla geçici, sorunun kaynağına inmeyen çözümler olabilir. Çünkü mutluluk özünde fizyolojik, yani biyofiziksel bir süreç olduğunu görmüyorlar. Modern insanın mutsuzluğu, stresli bir habitatta yaşamaya mahkum edilmiş olması, yapay habitatları ayakta tutan modern kapitalist sistemin bu biyofiziksel süreci kontrol ederek modern insanı yapay habitatın ana kaynağına dönüştürdüğü bir tüketim kültürü yaratmış olması. Bu habitatların ayakta kalabilmesi ve kapitalizmin sürmesi modern insanın bu çarpık ekolojik ilişkiye, bu ekonomikleştirilmiş ekolojik ilişkiye bağımlı kılınmasından geçiyor. Kapitalizm insan mutsuzluğunu paraya çevirmenin yolunu bulduğu için bu ekoloji krizlerle karşı karşıyayız bugün. ​​​​​​

Tüketim kültürü bir hastalık, ama öldürmeyip süründüren bir hastalık ve kapitalizm bu hastalığı daha fazla üretime ve daha fazla büyümeye dönüştürerek ayakta kalıyor. Tüketim yoluyla, daha fazla nesneyle, daha fazla teknolojiyle sahte bir mutluluk duygusu yaratarak sürdürüyor bunu. Bu sürecin ayrıntıları buraya sığdırılamayacak kadar çok. İlgilenenler için Doğallığa Dönüş bölümünde daha derin bir analize giriyorum.

Tipik bir ekolojik kriz anlatısı değil bu. Zaten ben de tipik bir iklim aktivisti veya ekolojik yaşam eylmecisi değilim. Şimdi yine kısaca Kayık1934 girişimini ekolojik mücadeleme nasıl yerleştirdiğimi anlatayım.

Parampet İlk Yarısı

Kayığın sarmasını bitirdiğimde

Çözüm Doğallığımızı Koruyacak Ekokültürel Nefes Alanları

Artık tek başıma bu on iki metrelik kayığı yapmaya başlamış olmam mı, ekolojik düşüncelerimin evrilmesi mi, yoksa her ikisinin buluşması mı sebep oldu bilemiyorum ama proje sonunda çok daha ekolojik bir girişime dönüştü. Peki bu ne demek? Ufacık bir yelkenliyle ne yapılabilir ki bu anlamda? 

Projenin baştan beri önemli bir bedensellik bileşeni var, insanın bedenselliğinden çok uzaklaştığını ve bunun insani ekolojik anlamda üzerinde yaşadığı yerküreden kopartmasını dert eden bir proje. Ama zamanla gördüm ki, bu daha genel bir sorunun parçası. İnsan sadece bedenselliğinden uzaklaşmıyor, aslında bunun parçası olduğu doğallığından, yani onu yapan doğal süreç, ritim, döngü ve sınırlarından da uzaklaşıyor. İçinde yaşadığı habitat, kapitalist sistemin tüketim kültürü onu doğallığından giderek uzaklaştığı çarpık ve stres üretici bir dünyada yaşamaya zorluyor. Bu da çarpık ekolojik ilişkilere ve krizlere yol açıyor.

Modern insanlar olarak doğarken bu sistemi, yani yapay habitatlarımızı ayakta tutmak için hayatlarımızın belli bir kısmı ve çok büyük bir kısmı çalışmaya söz veriyoruz. O meşhur toplumsal sözleşme bu aslında. Ama bu iş çığırından çıktı, artık kendimize ayırmamız gereken sürelerde de çalıştırıyoruz; bu sefer tüketiciler olarak. Bu da bizi giderek daha fazla mutsuz ediyor. 

Kayık1934 projesi bu bağlamda diyor ki, kendimize ayırdığımız bu süreleri vermemeliyiz. Hiç olmazsa bu sürelerde sistemin dayattığı şekilde yaşamamalı, kendi nefes alanlarımızı oluşturmalıyız. Sisteme çalışmak için sözleşmemiz var, bir de onun istediği gibi keyif almak için değil. Çünkü o basit bir keyif alma değil, bizi tüketiciler olarak kullandığı başka bir alan. 

Ben bu alanları hem ekolojik hem de kültürel anlamda modern tüketim toplumundan çok farklı bir alternatif sunan ve bunu yaparken doğallığımıza ve doğallığa dönmemizi sağlayacak ekokültürel nefes alanları olarak tanımlıyorum. Şu anda yaptığım kayık tam da böyle bir alan olacak ve kendisini bu anlamda benzer dertten sorunlu insanlara sunacak, onlarla paylaşacak. Paylaşım ve dayanışma hem ekolojik krizlerle hem de bir ekolojik krize dönmüş kendimizi düzeltmenin en önemli ilk adımı. Tamamen bu hastalıklı dünyadan kopamayabiliriz ama en azından ara sıra uzaklaşabilir, hibrit yaşamlar yaratabiliriz. 

Kayık 1934 - Anıt Kayık ve Denizcilik Araştırmaları

Ana meselem ekolojik mücadele, bir ekokültürel alan yaratmak ama bir de çocukluktan gelen denizcilik merakım var. Geleneksel denizcilikle ilgili bazı çalışmalar da yapmak istiyorum. Bunlardan bu girişimin yan hedefleri olacak ve zaten mini ekokültürel habitatımızı elden geldiğince doğal yapabilmek için artık neredeyse yok olmuş bu kültürü de çalışmak ve geri getirmek gerekiyor.  

Anıt-Kayık - Yüzyıl Öncenin Motorsuz Yelkenlisi

​​Yaklaşık yüz yıl öncenin yelkenlisini yapıyorum. Bir sakoleva tırhandil. Artık olmayan bir tür, yelken çağı türü. Aslına uygun, yani motorsuz olacak.

 

Yelkenleri ve onları idare eden kafa ve bedenlerle gidecek. Doğallığa dönüş de tam bu.

 

Bu kadar eski bir yelkenli türünü geri getirmek hem Bodrum hem de Ege denizciliği için çok güzel bir armağan olacak. Bodrum, replika da olsa bir anıt-kayık kazanacak. 

Kayık_Kuşbakışı_edited.jpg

Foto: Çetin Akıncı. Kayığı inşa ettiğim zeytinlik

Anıt Kayık olarak daha fazla bilgi için: Anıt Kayık - Müze Kayık

Kayığımızın gövde, arma, tipiyle ilgili daha fazla bilgi  için: Kayık

Laboratuvar-Kayık: Denizcilik ve Yelken Araştırmaları

​Yelkenlimizin kendisi gibi yelken arması da yüz yıl öncesinden. Sakoleva.  Son dört kuşaktır hiç kimsenin görmediği bir yelken. Ama sadece sakoleva değil, geçmişin diğer yelken türlerini de deneyeceğim. Bu da benim özel merakım.

 

Zaten bu projenin bir ayağı bu yelken türlerini ve onlarla gelen denizciliği araştırmak ve öğrenmek olacak. Yani Kayık1934 bir laboratuvar-kayık da olacak. Herhalde bu alanda tek olacak. 

Sakoleva_Bocurumlu_edited.jpg

Yelkenlimizin Arma Planı

Araştırmalarla ilgili daha fazla bilgi için: Denizcilik ve Yelken Araştırmaları

Kayığımızın gövde, arma, tipiyle ilgili daha fazla bilgi  için: Kayık

Kayık_Model.jpg

Ekolojik-Kayık: Motorsuz Doğal Yelkenli

​Yelkenlimiz yüz yıl öncesinin yelkenlisi olacak ama yüz yıl öncenin denizlerinde, dünyasında dolaşmayacak. Bugün bir krizler çağından geçiyoruz. Antroposen çağındayız. Yani insan varlığının artık gezegenimizin işleyişini değiştirmeye ve biz de dahil diğer canlılar için bozmaya başladığı bir çağdayız. Ana krizimiz de iklim değişimi.

 

Böyle bir çağda herhangi bir nesnenin bu durum dikkate alınmadan yapılması artık bir seçenek bile olmamalı. Maalesef öyle değil ve buna da sadece dikkat etmeye çalışıyorum girişimin denizcilik kısmında.

Motorsuzluk biraz aşırı gözükebilir ama masajımı ulaştırmanın en doğru yolu da bu gibi. Herkes motorsuz olmak zorunda değil ama bu motorların küçülmeleri, teknolojinin azaltılması, özellikle gereksiz olanların kullanılmaması ve böylece teknelerin daha az kaynak tüketen şekilde yapılmaları gerekiyor. Herkes payına düşeni yapmalı. Şımarıklığa gerek yok. Bu kıyıların elden geldiğince doğal hallerinde var olmaya devam etmesi için bu şart. Sadece çöp toplamakla olmuyor.

Yelkenlimizin Kütükten Oyma Modeli, Tek Yelkenli Hali

Koca bir bölüm ayırdım bu konuya dair: Ekolojik/Doğal Yelkenli

Kayık1934'ü Desteklemek İçin

Öyle büyük bir birikimle başlamadım bu projeye. Hatta eksik başladım ama beklemek de istemedim. ​Açığımı benim gibi hisseden insanlar destekleriyle kapatır diye düşündüm. Yanılmamışım, çoğunu bu projeye kadar tanımadığım dostlar çıktı. Destekçilerimizin sayısı şu anda yüzü geçti. Ama öyle bir dönemde girişmişim ki bu projeye, bir sürü beklenmedik olay oldu. İlk başta ustaların oyunu, sonra sırasıyla covid, ekonomik kriz, orman yangınları, deprem. Böylece ilk hesap şaştı. Yine de vazgeçmedim, teslim olmadım. Devam ediyorum. Sona da yaklaştım. Destekler şimdi daha da önemli oldu. 

Bağış Değil, Takas

Destekleri bağış şeklinde düşünmedim. Destekleyenler için karşılığı olsun istedim. Bir tür takas sistemi. Ne verebilirim diye düşünürken çok farklı bir yelkenlide ve doğallaşma ve ekokültürel habitat felsefem doğrultusunda farklı bir deneyim sunabileceğimi düşündüm. Çeşitli seyirler ve etkinlikler hazırladım. Liste aşağıda.  Tüm yapmanız gereken, düşündüğünüz destek oranında bir etkinlik seçmek.

Örneğin, tatilinizi bu şekilde değerlendirebilirsiniz. Tabii doğal yaşam ve denizcilikten hoşlanmanız gerekiyor. Ya da benimle aynı yerdeyseniz, projeye daha fazla dahil olabilirsiniz. Kimi destekçilerimiz şimdiden bu yolu seçti. Ekolojik yaşam da bu zaten: paylaşarak yerküre üzerindeki yükümüzü azaltmak. 

Tüm zorluklara rağmen desteklerle bu hale getirdim. 

Kayık1934 Geleneksel Tırhandil

Desteğiniz size nasıl dönecek? 

1. Kültürel ve ekolojik bir projenin parçası olacaksınız ve adınız sitemizin destekçiler sayfasında yer alacak. Böylece araştırma, çalışma ve etkinliklerimizi desteklemiş olacaksınız. 

2. Katkınızı birçok açıdan eşi olmayan yelkenlimizin yapımında yaptıysanız, adınız, yelkenlimize yerleştireceğimiz plaketin üzerinde sonsuza kadar yer alacak.    

3. En büyük kazancınız Doğa ve Deniz Seyirlerimiz olacak. Bu daha çok bireylerin yararlanabileceği bir seçenek. Desteğinizin miktarına bağlı olarak size çeşitli seyir/etkinlik seçenekleri sunuyorum. Bunları biraz aşağıda görebilirsiniz.   

Destek Etkinliklerimiz

Destek etkinliklerimiz, karşılık geldikleri destek miktarlarıyla birlikte şunlar. Bu etkinliklere yeme-içme, Türkiye dışındaki liman ücretleri yurtdışına çıkış ve transitlog masrafları dahil değil. Otuz yaş altıysanız %50'ye kadar çıkabilen indirimlerden yararlanabilirsiniz.

Dilerseniz doğrudan Destek Sayfamıza giderek bu etkinliklerimiz hakkında çok daha ayrıntılı bilgi alabilirsiniz ve ilgileniyorsanız destek sürecinizi başlatabilirsiniz. Destek paketlerimizle ilgili daha fazla bilgi için

 

1. Sertifika + Hediye 

    ₺500

2. Kayıkta Bir Gün   

    ₺1500 (1 kişi) / ₺3000 (2 kişi)

3. Yıldız ve Mitoloji Gecesi               

    ₺3000 (1 kişi) / ₺4500 (2 kişi)

4. Kayıkta Bir Akşam Yemeği           

    ₺5000 (2 kişi)

5. Deniz ve Dağ - Yelken ve Yürüyüş

    ₺6000 (1 kişi) / ₺9000 (2 kişi)

6. Yelken, Yıldızlar ve Mitoloji

    ₺6000 (1 kişi) / ₺9000 (2 kişi)

7. Geleneksel Denizcilik

    ₺10.000 (1 kişi) / 15.000 (2 kişi)

8. Mavi Keşif 

    ₺12.000 (1 kişi) / 18.000 (2 kişi)

9. Doğala Dönüş, Ekoloji ve Felsefe

    ₺10.000 (1 kişi) / 15.000 (2 kişi)

10. Yıldız Seyri

    ₺20.000 (1 kişi) / 30.000 (2 kişi)

11. Girit Seyri

    ₺30.000 (1 kişi) / ₺45.000 (2 kişi)

12. Ege Geçişi

    ₺50.000 (1 kişi) / ₺75.000 (2 kişi)

Kayık1934'ü takip etmek için 

Teşekkürler

Tel: 0537-471-0029

Kayık1934'e Bedenen Yardımcı Olanlar. Teşekkürler için bakınız.
Aslı Parlak, Aşkın Karaduman, Bülent Yükselen, Can Karahasan, Devrim Doruk, Ebru Çavuşoğlu, Esin Tekin, Gökhan Yılmaz, Gökay Şenavcı, Haluk Kuşakoğlu, Leyla Yıldız, Muhittin Erkut, Murat Gül, Özlem Yeşilada Binder, Silvana Ege Binder, Songül Yılmaz, Zeynep Dinçer

Kayık1934'e Çeşitli Şekillerde Katkıda Bulunanlar. Teşekkürler İçin Bakınız.
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Bodrum Belediyesi Zabıta Müdürü Deniz Özyıldız, Bodrum Belediyesi Güvenlik Amiri Serkan Kanik, Bodrum Deniz Müzesi Müdürü Selen Cambazoğlu, Ali Dokur, Ali Şenavcı, Ali Şengün, Barbaros Ergene, Bilal Karataş, Cana Üngün, Cem Gür, Çetin Akıncı, Deniz Kılıç, Devrim Devecioğlu, Erol Kurutaş, Fatih Avcu, Gonca Alpan Tursoy, Gökay Şenavcı, Haluk Bener, Hamdi Yörür, Kaan Kurutaş, Mehmet Uyargil, Murat Gül, Mustafa Özkeskin, Nacı Arıcı, Naftotopos.gr, Oğuzhan Ulutaş, Tanıl Tuncel, Thanasis Giannikos, Yaşar Anter, Yusuf Civelekoğlu, Zehra Denizaslanı

Kayık1934'e Maddi Katkıda Bulunan Destekçilerimiz - 118 kişi

Ahmet Demirel, Ali Boltaç, Ali Hakan Albayrak, Ali Sadık Boltaç, Ali Şengün, Arslan Ziylan, Aslı Parlak, Aslı Yurdanur, Aşkın Karaduman, Aycan Kan Ülkü, Aydın Evren Özol, Ayşe Sevinç, Azade Uslu, Behiye Zeynep Aktoğu, Beykan Askan, Burak Dikmenoğlu, Bülent Yükselen, Cahit Arseven, Can Karahasan, Canan Yurdacan, Candan Uca, Cem Turgay, Cemile Turgay,  Değer Altunay, Deniz Boltaç, Devrim Doruk, Ebe Suzan Öztürk, Ebru Çavuşoğlu, Elif Özgen, Esma Doğan, Feyha Karslı, Filiz Askan, Filiz Yavuz, Firuzan Güney, Fuat Aksun, Füsun Bumin, Gamze Özer, Gizem Yurdanur, Gonca Arayıcı, Gökay Şenavcı, Gökçe Altunay Solmaz, Gülin Demirok, Gürkan Güney, Güzide Akkün, Haluk Bener, Haluk Kuşakoğlu,  Handan Karakaş, Hüseyin Peker, Ilgaz Doğrul, İpek Boltaç, İsmail Doğan, İştar Gözaydın Savaşır, Jale Alpay, Jale Pasinli, Kaan Kurutaş, Kadiroğlu Salih Öztürk, Kebire Yıldız, Lale Ak, Lale Ferenc Smekal, Leyla Yıldız, Livio Manzini, Marion Feildel, Matthias Müller Senti, Mehmet Kütükoğlu, Mehmet Uyargil, Metin Göncü, Metin Hekimoğlu, Murat Gül, Murat Necioğlu, Murat Özkan, Mustafa Cem, Mustafa Paşalı, Mübeccel Yalçın, Müjgan Bener, Nazan Kemal Gökcan, Necibe Öztürk, Nesip Tolun, Nil Tütüncü, Nuran Akkılıç, Oğuzhan Ulutaş, Osman Can Özcanlı, Osman Özkan, Oya Balkanlı, Oya Yeşilada, Ömer Karahan, Peyman Arpacılar-Köllhofer, Recep Perk, Rengin Binder, Reyhan Alpay, Reyhan Bayındır Gönenç, Rıdvan Demirok, Romain Narcy, Ruşen Germirli, Saadet Coşkun, Sabahaddin Bilsel, Sabahat Hawker, Saliha Düzel, Samer Atasi, Sedef Kaynarkan, Sercan Çağlar Erel, Seval Yeşilada Akbaş, Sevil Bilgenoğlu, Sevinç Gülsayın, Songül Yılmaz, Tankut Ülkü, Tarkan Kahvecioğlu, Tümay Altınsoy Değirmenciler, Utku Özgür Ünlü, Vahdet Ünal, Vedat Zincir, Volkan Demirkan, Yaşar Yılmaz, Yaşare Kılıç, Yerten Kalfa, Yücel Yılmaz, Yücel Ziylan, Yüksel Aymaz, Zeynep Dinçer

Kayık1934'e Malzeme Katkısında Bulunan Destekçilerimiz - 10 kişi

Ahmet Kurt: Bir adet krom admiralti demir, Ahmet Parsoy: Bir adet admiralti demir, Ayhan Güneysu: Atölye için elektrik kablosu, Devrim Doruk: İki büyük ve bir küçük güneş paneli, cankurtaran yelekleri ve biraz halat, Haluk Kuşakoğlu: Kontrol kutusuyla 1 büyük güneş paneli, İş aletleri, Mehmet Çavaş: Bir adet pulluk demiri, rMetin Göncü: İş aleti, Murat Gül: Altı adet çift dilli makara, İş aletleri Nedim Karakartal: 100 kg'lık tonoz, Salih Bingül: Pusula Zehra Denizaslanı: Bir makara halat

Kayık1934'e Lojistik Katkıda Bulunan Kurum veya Şirketler

bodrum-belediyesi-logoB.jpg
BDMingB.jpg
Girit_Dernek.jpeg
Milas Belediyesi.jpg

Logo sırasıyla: Bodrum Belediyesi, Bodrum Deniz Müzesi, Bodrum Girit ve Yunanistan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği, Milas Belediyesi

Kayık1934'e Maddi Katkıda Bulunan Kurum veya Şirketler

Bodrum-Der.jpeg
main_logo_bottom.png

Logo sırasıyla: Bodrum Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği, Arka Ristorante Pizzeria

bottom of page