T. Spratt tarafından yapılmış 1847 tarihli Birleşik Krallık Admiralti haritasında Bodrum tasviri
Doğallığa Dönüş - Motorsuz Ekolojik Yelkenli
"İşte bu proje her şeyden önce bu ikilemden, yıllarca iki arada bir derede kalmamdan doğdu. İki dünyalılık beni, kendi mutluluğum için bir seçim yapmaya zorladı. Sonunda böyle bir ‘yeter artık’ projesi çıktı."
Başaltından Güverteye - İlk Dünyam, İlk Habitatım
"On yaşında tanıştım denizle. Bodrum'da mavi yolculukların ilk yılları. Boştu koylar, kıyılar. Günlerce ne bir tekne ne de bir insan görürdük. Ufak bir miço, çalışıyordum, yoruluyordum.
Denizde ilk gecem başaltını göstermişti babam. Vakit gelince girdim, uzandım ranzama. Uzandım uzanmasına da tavanla aramda on santim ya var ya yok. Sanki bir tabuttaydım.
Yok, dedim, olmayacak. Aldım yatağımı, çıktım güverteye. Tekrar başımı yastığa koyduğumda bir de ne göreyim. Işıl ışıl bir gökyüzü, geceyüzü. Binlerce yıldız bana bakıyordu. Bakıştık, uzun süre bakıştık, ta ki gözlerim kapanana kadar. Bir daha başaltına dönmedim."
Yıllarca yattım o güvertede. Gündüzleri, deniz, çamlar ve dağlar, geceleriyse yıldızlardan bir kubbe. Ve rüzgâr. Rüzgârla çok yakınlaştım. Bazen ninniydi bana, bazen de sık sık uyandırıp etrafı kontrol ettiren öfkeydi.
Yılın en az beş ayı neredeyse tamamen doğadaydım. Epeyce bakirdi de o zamanlar. O kadar bakirdi ki, her ne kadar kendimi evimdeymiş gibi hissetsem de bazen de sıkılırdım sürekli bu derece insansız bir ortamda olmaktan, insanlı karaları özlerdim. Nereden bilebilirdim yıllar sonra her yer insan olacaktı ve ben o evimi özleyecektim.
İçinde büyürken her yeri kendi yaşadığı gibi sanıyor insan. Tamam, kışın kasaba hayatı ama o da birçok açıdan büyük bir köyden biraz hallice, doğayla iç içe bir kasabaydı. Sonunda bir gün ondan da ayrılmak zorunda kaldım ve anladım ki, gezegenimizin her yeri aynı değilmiş, yerküremizde iki farklı dünya varmış. Pek sevemedim o diğer dünyayı, pek uyum sağlayamadım.
Baba oğul seferde. Cihat Kaptan (Kurutaş)
Projenin Özü: Doğallığa Dönüş, Yeniden Doğallaşma
Bugün karşılaştığımız ekolojik krizlerimizin ardındaki ana sebebin modern insanın mutsuzluğu ve içinde yaşamaya zorlandığı sistem tarafından hem bedensel hem de zihinsel olarak sömürgeleştirilmesi olduğunu düşünüyorum.
İşte bu proje, bu girişim bu ikilemden, yıllarca iki arada bir derede kalmamdan doğdu. İki dünyalılık beni, kendi mutluluğum için bir seçim yapmaya zorladı. Sonunda böyle bir ‘yeter artık’ projesi çıktı. Aslında proje dememeliyim, daha çok yeni bir şey kurma, yeni bir şey başlatma, yeni bir seçenek sunma girişimi. İlk önce kendi mutluluğum için, ardından da aynı ikilemden rahatsız olanlar için.
Ben bu seçeneği doğallığa dönüş veya yeniden doğallaşma olarak adlandırıyorum. Sebeplerini aşağıda açıklıyorum. Kayık1934’ü, yani bu motorsuz ekolojik yelkenliyi de bunun öncülüğünü yapacak ve böyle bir seçimle ilgileneceklere açık olacak ufak bir alan, bir doğallık ve doğallaşma alanı olarak düşündüm. Umudum, zamanla bu tür alanların sayısının artması ve bir doğallaşma kültürünün doğması.
Neden böyle bir doğallaşma kültürü? Çünkü bugün karşılaştığımız ekolojik krizlerimizin ardındaki ana sebebin modern insanın mutsuzluğu ve içinde yaşamaya zorlandığı sistem tarafından hem bedensel hem de zihinsel olarak sömürgeleştirilmesi olduğunu düşünüyorum. Çözüm burada.
Foto: Aşkın Karaduman. Arkadaşlar Wendy ve Shadow
İlla bir motorsuz yelkenli olması gerekmiyordu. Bu benim tercihim. Karada da olabilir böyle bir alan. Önemli olan, alanın bir doğallaşma, bir doğala dönüş habitatı ve kültürü sunması. Bu asıl hedef ama kayık1934 sadece bu olmayacak, bazı yan uğraşlar da içerecek.
Yan Hedefler: Anıt-Kayık ve Denizcilik Araştırmaları
Anıt-Kayık
Yaklaşık yüz yıl öncenin yelkenlisini yapıyorum. Bir sakoleva tırhandil. Artık olmayan bir tür, yelken çağı türü. Motorsuz bir tür yani. Ben de motor koymayacağım. Bugünün ileri teknolojisini de istemiyorum.
Sadece yelkenler ve onları idare eden kafa ve bedenle gidecek. Doğala dönüş felsefesi de bunu gerektiriyor zaten.
Bu kadar eski bir yelkenli türünü geri getireceğimden bu haliyle hem Bodrum hem de Ege denizciliği için çok güzel bir armağan olacak. Hep kalmamak gerek, biraz da geri vermeli. Bodrum, replika da olsa bir anıt-kayık kazanacak.
Foto: Çetin Akıncı. Kayığı inşa ettiğim zeytinlik
Laboratuvar-Kayık: Denizcilik ve Yelken Araştırmaları
Yelkenlimizin kendisi gibi yelkeni de yüz yıl öncesinden bir tür. Sakoleva veya tulum yelken, son dört kuşaktır hiç kimsenin görmediği bir yelken türü.
Bunu kullanacağım, modern yelken türlerini değil. Dolayısıyla, denizciliğimiz de motorsuz çağ denizciliği olacak, doğal denizcilik, beden ve kafayla yapılan.
Geçmişin yelken türleri ve armaları özel ilgi ve araştırma alanım. Araştırmalarımı böyle gerçek bir yelkenlide sürdüreceğim. Yani Kayık1934 bunları çalışacağımız ve öğreneceğimiz bir laboratuvar-kayık da olacak.
Planlanan Yelkenlimiz
Ana Hedef: Doğallığa Dönüş ve Doğallaşma Etkinlikleri
Doğallaşmanın ilk adımı da bedenlerimize dönmek. Dolayısıyla doğallaşma etkinlikleri her şeyden önce bedensellik, (...). Kayığı biz götüreceğiz, herhangi bir teknolojik güç değil. Rüzgâr ve biz. Yelkenleri biz açacağız. Halatlara biz asılacağız. Demiri biz atacak ve çekeceğiz. Ne yelkenlimiz birilerinin hizmet ettiği bir gezi teknesi olacak ne de bu etkinlikler birer turistik tur.
Gelelim Kayık1934’ün ana hedefine, doğallaşmaya, ve bu amaç bağlamında gerçekleştirilecek etkinliklere.
Kayık1934 her şeyden önce bir keşif, bir boşluğu doldurmak, bir yabancılaşmayı, bir uzaklaşmayı tersine çevirmek için bir keşif. Hedef içimizdeki doğal insanı, doğanın yaptığı insanı keşfetmek, bulup çıkarmak, içimizdeki ve dışımızdaki doğal ritimleri keşfetmek.
Çeşitli ritimlerden oluşuyor doğa ya da daha doğru deyişle doğallık. Örneğin, mevsimler, örneğin gece ve gündüz, örneğin rüzgârlar ve daha bir yığın ritim. Aynı şekilde bedenlerimiz de; bedensel, zihinsel ve cinsel ritim ve döngülerimiz.
Bu ikisini birleştirmeyi başardığımızda bedensel ve dolayısıyla olması gereken mutluluğu yakalıyoruz. Ama uzun süredir bu ayar bozuk, birbirlerinden kopuklar. Bunu düzeltmenin yolu doğallaşmak.
Doğallaşmanın ilk adımı da bedenlerimize dönmek. Dolayısıyla doğallaşma etkinlikleri ilk önce bedenselliğe geri dönmekle başlayacak. Doğayla bağlantımızın yolu bedenlerimiz.
Kayığı biz götüreceğiz, herhangi bir teknolojik güç değil. Rüzgâr ve biz. Yelkenleri biz açacağız. Halatlara biz asılacağız. Demiri biz atacak ve çekeceğiz. Ne yelkenlimiz birilerinin hizmet ettiği bir gezi teknesi olacak ne de bu etkinlikler birer turistik tur.
Foto: Metin Göncü. Latmos'a çıkış.
Beraber pişireceğiz, beraber yiyeceğiz, beraber temizleyeceğiz, beraber uyuyacağız, güvertede karanlıkta veya ay ışığında ve şafakla uyanacağız. Konforu geride bırakıp basit ama yeterli koşullarda yaşayacağız. Özel kamaralar olmayacak, açık alanlarda yaşayacağız. Hem kendi bedenlerimizle baş başa kalacağız hem diğer bedenlerle ve de doğayla, onun sesleri ve ritimleriyle.
Duyularımız ve sezgilerimiz harekete geçecek, kaslarımızı tanıyacak, oynak bir ortamda hareket etmesini öğrenecek, tırmanacağız, sıçrayıp atlayacağız. Havayı koklayacak, okuyacak, hayvansal yanımıza geri dönecek, doğa koşullarında minimum teknolojiyle yol alacağız.
Samimi olmasını, bir diğerine açılmasını deneyimleyeceğiz, korkmadan, tedbir almadan. Becerebilirsek güvenmeyi, dayanışmayı ve uzlaşmayı öğreneceğiz. Ama en önemlisi hem kayıkta yelken açarak hem de dağlarda yürüyerek doğallaşmanın en harika sonucu doğayla tanışacağız ve de bedenlerimizle girdiğimiz tüm bu etkileşimlerin bize verdiği keyifle.
Bu arada öğreneceğiz de. Beden sadece kas ve kemik değil, beyin de var. Yelken seyirlerimiz ve doğa yürüyüşlerimize ek doğa, doğallık, ekoloji, felsefe, sanat, psikoloji, antropoloji, arkeoloji, mitoloji, yıldızlar, tarih vb konularının tartışılacağı etkileşimsel atölyeler ve söyleşiler de olacak. Kayıkta ve doğada.
Bu etkinliklerin nihai sonucu olarak zamanla bir topluluğun ortaya çıkmasını hedefledim. Olur veya olmaz, zaman gösterecek. Belli değerlerin içselleştirilmesi ve en önemlisi bedensel var oluş sayesinde ortaya çıkacak bir topluluk, doğallaşmanın getireceği bir doğal habitat topluluğu.
Evet, böyle bir nihai hedefim var. Çünkü bu noktaya gelmiş insanın, doğallaşarak bir bakıma kendisini tedavi eden insanın ekolojik sevgi ve saygısının da artacağını ve ancak böyle ekolojik krizlerimizin de çözüleceğini düşünüyorum. Bu cümledeki yaklaşım çok naif gibi gözükse de mutluluk ile ekolojik kriz içinde son derece fiziksel bir bağlantı var. Bu konuya çok daha ayrıntılı olarak Doğallığa Dönüş sayfasında giriyorum.
Kayığın Yapımı - Engeller ve Sonunda Ben Yapıyorum
Hedefleri böyle belirleyerek giriştim projeme girişmesine ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Mücadele çok daha çetin çıktı. Kayığın gövdesini usta yapacak ben de armasını, yelkenlerini ve içini yapacaktım. Daha baştan usta bozuk, iş ahlakından epeyce yoksun çıktı. ve sıkı bir parasal darbe yiyerek başlamış oldum. Kayığı oradan alıp başka bir ustaya götürdüm. İlki kadar olmasa da o da hem işin altından kalkamadı hem de bildik usta hilelerine başvurdu, bir önceki gibi kafasınca fiyat arttırdı. Neyse ilkinden insaflıydı, ilki üç katına arttırmıştı.
Sonunda yeter deyip aldım geldim kayığı evin yanındaki zeytinliğe. Henüz ancak yüzde yirmisi tamamlanmıştı. Tabii bu arada iki kez karadan taşıdım, neredeyse 120 km, o da para. Düşündüm, sonunda insan yapmıyor mu bunu, ben de insanım, yaparım, dedim. En azından daha az para kaybedecektim, o kesindi. Kendimi kazıklayacak değildim ya. Tek sorun daha önce değil tekne yapmak, hele tırhandil, çıraklığını bile yapmamıştım. Başka çare yoktu, teslim olamazdım ve böylece başladım kayığı yapmaya. Bir yandan kendi başıma işi öğrendim bir yandan da yaptım. Henüz bitmedi ama artık sona yaklaştım.
Sadece usta sorunu yaşamadım. İlk önce covid salgını, ardından orman yangınları yüzünden kereste bulamama, ekonominin kontrolden çıkarak fiyatların bir anda üç, dört katına yükselmesi, ve tabii tüm bunların eldeki parayı tamamen bitirmesi, daimi bir parasızlık. Yani bir sürü sorunla boğuşmak zorunda kaldım.
Bunlar yetmiyormuş gibi çalışma koşullarım da zor. Atölyem yok, dışarıda çalışıyorum. Öyle büyük atölye aletlerim de yok, üç tane elektrikli el aleti, yedi, sekiz tane işkenceyle yapıyorum kayığı.
İlginç bir yolculuk oldu bu süreç benim için. Ben kayığı yaparken kayık da beni yaptı, tam da doğallaşma felsefeme uygun olarak, beni bedenimin gücüyle, kendi kapasitemle tanıştırarak.
Çok sıkıldım ama her seferinde ayağa kalkıp devam ettim. Bu arada projemi imkanları nispetinde parasal olarak desteklemeye çalışan büyük kısmı hiç tanımadığım destekçilerimi de unutmamalıyım.
Projeyi beğendiler, sanırım bana da inandılar. Ben de yanıltmadım gerçi, vazgeçmedim, hâlâ devam ediyorum. Çok değiller ama destekleri en umutsuz anlarımda, tam bitti bu olay dediğim zamanlarda hızır gibi yetişti.
İşte böyle hiç hesapta olmayan bir mücadele sonunda bugüne geldim. Hâlâ uğraşacağım, biliyorum, ama artık tünelin sonunda ışık belirdi ve ben artık daha güçlüyüm, daha azimliyim.
Yani Kayık 1934:
-
Ticari bir girişim değil. Sırf keyif için bir tekne yapmak da değil.
-
Bu bir doğala, doğallığa, yerküreye dönüş hareketi. Bir doğal yaşam, yani ekolojik yaşam projesi.
-
Yaklaşık yüz yıl önce var olmuş 12 metrelik bir yelkenliyi yeniden yaratıyorum. O günkü haliyle, motorsuz. Sadece yelkenle yol alacak.
-
Tekne ustası değilim, öyle bir niyetim de yok ama bu teknenin ustası olmak zorunda kaldım.
-
Projemizin önemli bir kısmı da bireysel desteklere dayanıyor. Genelde nakit, bazen de malzeme. Bu desteklerin karşılığı projeden yararlanmak ve projeyi paylaşmak olacak. Projeyi desteklemek istiyorsanız hemen aşağıda daha fazla bilgi var.
-
Proje sadece proje destekçilerine ve doğal/ekolojik yaşam bağlamında yapacağımız etkinliklere açık olacak.
Kayık1934'ü Desteklemek İçin
Öyle büyük bir birikimle başlamadım bu projeye. Hatta eksik başladım ama beklemek istemedim. Açığımı benim gibi hisseden insanlar destekleriyle kapatır diye düşündüm. Yanılmamışım, yerküremizi ve buradaki fikri benim kadar seven ve çoğu bu projeye kadar tanımadığım dostlar ellerinden geldiğince desteklediler. Destekçilerimizin sayısı şu anda yüzü geçti. Ama öyle bir dönemde girişmişim ki bu projeye, bir sürü beklenmedik olay oldu. İlk başta ustaların oyunu, sonra sırasıyla covid, ekonomik kriz, orman yangınları, deprem. Böylece ilk hesap epeyce şaştı ama vazgeçmedim, teslim olmadım. Devam ediyorum. Sona da yaklaştım. Destekler şimdi daha da önemli oldu.
Bağış Değil, Takas
Destekleri bağış şeklinde düşünmedim. Destekleyenler için karşılığı olsun istedim. Bir tür takas sistemi. Ne verebilirim diye düşünürken çok farklı bir yelkenlide ve doğal yaşam felsefem doğrultusunda farklı bir deneyim sunabileceğimi düşündüm. Çeşitli seyirler ve etkinlikler hazırladım. Bu etkinliklerin listesi aşağıda. Tüm yapmanız gereken, düşündüğünüz destek oranında bir etkinlik seçmek.
Örneğin, tatile çıkacaksanız bu şekilde değerlendirebilirsiniz. Tabii doğal yaşam ve denizcilikten hoşlanmanız gerekiyor. Ya da benim gibi düşünüyorsanız, projeye çok daha fazla dahil olabilirsiniz. Kimi destekçilerimiz şimdiden çok daha fazla içine girdi projemizin. Ekolojik yaşam da bu zaten: paylaşarak yerküre üzerindeki yükümüzü azaltmak.
Desteğiniz size nasıl dönecek?
1. Kültürel ve ekolojik bir projenin parçası olacaksınız ve adınız sitemizin destekçiler sayfasında yer alacak. Böylece araştırma, çalışma ve etkinliklerimizi desteklemiş olacaksınız.
2. Katkınızı birçok açıdan eşi olmayan yelkenlimizin yapımında yaptıysanız, adınız, yelkenlimize yerleştireceğimiz plaketin üzerinde sonsuza kadar yer alacak.
3. En büyük kazancınız Doğa ve Deniz Seyirlerimiz olacak. Bu daha çok bireylerin yararlanabileceği bir seçenek. Desteğinizin miktarına bağlı olarak size çeşitli seyir/etkinlik seçenekleri sunuyorum. Bunları biraz aşağıda görebilirsiniz.
Destek Etkinliklerimiz
Destek etkinliklerimiz, karşılık geldikleri destek miktarlarıyla birlikte şöyle: Bu etkinliklere yeme-içme, Türkiye dışındaki liman ücretleri yurtdışına çıkış ve transitlog masrafları dahil değil. Otuz yaş altıysanız %50'ye kadar çıkabilen indirimlerden yararlanabilirsiniz.
Dilerseniz doğrudan Destek Sayfamıza giderek bu etkinliklerimiz hakkında çok daha ayrıntılı bilgi alabilirsiniz ve ilgileniyorsanız destek sürecinizi başlatabilirsiniz. Destek paketlerimizle ilgili daha fazla bilgi için
1. Sertifika + Hediye
₺500
2. Kayıkta Bir Gün
₺1500 (1 kişi) / ₺3000 (2 kişi)
3. Yıldız ve Mitoloji Gecesi
₺3000 (1 kişi) / ₺4500 (2 kişi)
4. Kayıkta Bir Akşam Yemeği
₺5000 (2 kişi)
5. Deniz ve Dağ - Yelken ve Yürüyüş
₺6000 (1 kişi) / ₺9000 (2 kişi)
6. Yelken, Yıldızlar ve Mitoloji
₺6000 (1 kişi) / ₺9000 (2 kişi)
7. Geleneksel Denizcilik
₺10.000 (1 kişi) / 15.000 (2 kişi)
8. Mavi Keşif
₺12.000 (1 kişi) / 18.000 (2 kişi)
9. Doğala Dönüş, Ekoloji ve Felsefe
₺10.000 (1 kişi) / 15.000 (2 kişi)
10. Yıldız Seyri
₺20.000 (1 kişi) / 30.000 (2 kişi)
11. Girit Seyri
₺30.000 (1 kişi) / ₺45.000 (2 kişi)
12. Ege Geçişi
₺50.000 (1 kişi) / ₺75.000 (2 kişi)
Projenin Yaratıcısı
Merhaba, ben Timuçin Binder. Güney Egeliyim. Bodrum'dan. Doğada büyüdüm. Buranın doğasında. 1970’lerde çocuk yaşta deniz turizmiyle, mavi yolculuk turizmiyle tanıştım. Uzun bir süre denizcilik. Ama sanırım kendimi ilk kez evimde hissettiğim yer dağlardı. Hatta denizden bile önce.
Eğitimime gelince, meraklıydım, söker sökmez okumayı hep okudum ve araştırdım. Orta, lise Bodrum devlet lisesi. Zaten başka da yoktu. Sonra üniversite, ABD. İlk önce Purdue Üniversitesi Makine Mühendisliğinde üç buçuk yıl. Sonra vazgeçip tekrar deniz. Ama olmadı, hayat beni tekrar üniversitenin kıyısına attı. Bu sefer de UC Berkeley Üniversitesi'nde antropoloji ve arkeoloji. Sevdim bu ikisini de ve bu sefer bitirdim. Kendimi daha çok antropolog olarak tanımlıyorum.
Çok şeyle uğraştım. Dağınığım biraz. Çeşitli meraklarım oldu, çeşitli konulara daldım ama bir merakım hiç değişmedi. Doğa. Zaten kendimi de doğa insanı, doğacı olarak tanımlıyorum. Her zaman doğada oldum bir şekilde. O yüzden hiçbir zaman doğaya dönmek veya gitmek gibi bir derdim olmadı.
Ama bu biraz değişti son yıllarda. Modern yaşamın getirdiği büyük değişim, doğaya, verdiği zarar ve insanların bunu sorumsuzca, hiçbir değeri, ilkeyi düşünmeden, genellikle sadece para hırsı için yapar olması beni çok rahatsız etmeye başladı.
Sonunda bir şeyler yapmaya karar verdim ve bu proje çıktı ortaya. Tek başıma giriştim buna ama sanki bir biz de oluşmaya başladı. Şu anda çok ufak. Umarım büyüyeceğiz.
Bu yelkenliyi keyif için yapmıyorum. Elbette keyif de olacak. Ne de olsa ilk önce yaşamak ve mutlu olmak gerekiyor. Ama amaç sadece modern ve benci bireysel mutluluk değil.
Bu bir doğallığa dönüş, bir tür doğal yaşam projesi. Hem doğal yaşamak hem de doğa için bir şeyler yapmak, olursa, insanların bir parça farklı düşünme ve yaşamalarına katkıda bulunmak. Tek başıma değil tabii. Bir topluluk oluşsun bu düşüncenin çevresinde istiyorum.
Hedef bu. Ve ben. Ben buyum.