Ekolojik Nesne Yapmak
"Bu projede nesne yelkenlimiz. EÄŸer bu yelkenliyi ekolojik ya da doÄŸal yapacaksam tam da bu söylediÄŸimi baÅŸarmam gerekiyor. Hem en az zarar hem de en fazla mutluluk. Tabii kapitalist tüketim kültürünün mutluluÄŸu deÄŸil, doÄŸal mutluluk. İki kategori halinde anlatıyorum bunu." En aÅŸağıda, bu ekolojik nesne tartışmamın sonunda.
İlk Şart: Ayak İzlerine Dikkat
Ayak İzi, Zarar ve Kriz
İlk önce tanımlar. Karbon ayak iziyle baÅŸlayalım. Bu ayak izi aslında çevreye verdiÄŸimiz zarar, zararımızın izi. Her canlı yaÅŸadığı çevreye zarar verir. Çünkü enerji alışveriÅŸinde bulunur ve atık üretir. Alır ve atar. Bu kaçınılmazdır. Ve de doÄŸaldır. O canlı da, habitatı da, bu alışveriÅŸleri kaldıracak ÅŸekilde evrilmiÅŸtir. Belli bir düzeyde kaldıkları sürece. O düzey de doÄŸal süreçlere göre evrilmiÅŸtir. Ama bu statik deÄŸil, dinamik bir dengedir. Yani zamanla deÄŸiÅŸebilir. Ama bu beklenmedik bir süratte deÄŸiÅŸir ve diyelim bir türün nüfusu çok kısa sürede kaldırılamayacak düzeye ulaşırsa, o türün habitat üzerindeki yükü doÄŸal iÅŸleyiÅŸ sınırlarının dışına çıkmaya baÅŸlar ve bu bazı durumlarda yerkürenin bazı dengelerinin aşılarak dönüÅŸmelerine de sebep olabilir. Bu noktada kriz durumu belirir ve bazı canlılar, yok olma da dahil ciddi sorunlarla karşılaşır. ​​
​İnsan, kendi icadı yapay habitatların enerji ihtiyaçları ve ürettiÄŸi atık miktarlarıyla tüm canlıları geçmiÅŸtir. Artık sadece yaÅŸadığı habitata deÄŸil, küresel anlamda tüm yerküreye en çok zarar veren tür olmuÅŸtur. Bunun getirdiÄŸi kısmi bilinçlenme ayak izi diye bir kavram icat etmemize yol açtı. Bunların arasında karbon ayak izi, saÄŸ olsun petrol ÅŸirketi BP sayesinde çok ünlendi. BP'nin bu çabasını, ÅŸirketlerin kendi sorumluluklarını modern tüketiciye yüklemesi, baÅŸlarından atmaları olarak da görebiliriz. Muhtemelen de öyle. Bu arada karbondan önce ekolojik ayak izi konuÅŸuluyordu ve son zamanlarda da su ayak izi çıktı. Her yeni ayak izi verdiÄŸimiz zararın da giderek arttığını gösteriyor.​​
​​Karbon ayak izi herhangi bir canlının faaliyetleri sırasında ürettiÄŸi karbon temelli gazların miktarıdır. Bu arttıkça yerküremiz ısınıyor ve ısındıkça da iklimsel deÄŸiÅŸimler ve giderek bir iklim krizi beliriyor. Åžu anda böyle bir evredeyiz.
​
Ekolojik ayak izi ise bir canlının yerküreyi ne kadar kullandığını gösteriyor. Her canlı habitatını enerji ihtiyaçları için kullanarak deÄŸiÅŸtirir. Bizim farkımız, sayımız o kadar arttı ki, tabii bir de nesnelerimizin sayısı, bunu artık çok daha büyük ve tehlikeli bir ölçekte yapıyoruz.

Ekolojik Nesneden Ne Anlamalıyız?
Mutluluk ve Ekolojik Kriz Bağlantısı
Ekolojik sözcüÄŸünü duyunca genelde doÄŸaya ve doÄŸal alanlara en az zararı vermeyi anlıyoruz. İlk akla gelen bu. Ve orada da kalıyoruz. Ben tanımı geniÅŸletiyorum. Daha doÄŸrusu bir ayak izi daha ekliyorum. Mutluluk veya keyif almak. Bence asıl üzerinde durmamız gereken ayak izi bu olmalı; özellikle de konu bizsek, yani insan. DiÄŸer ayak izleri bu ayak iziyle doÄŸrudan iliÅŸkili. Çünkü ekolojik krizlerimizi doÄŸrudan modern insanın mutsuzluÄŸu tetikliyor.
Bu iddiam muhtemelen günümüzde çok yayılmış "spiritüalist" yaklaşımları akla getirecektir. Ama aksine ruhsal deÄŸil, gayet fiziksel bir ÅŸeyden bahsediyorum. Çünkü mutluluk dediÄŸimiz ÅŸey bedensel, yani biyofiziksel ve evrimsel bir süreç ve fazlasıyla ekolojik iliÅŸkilerin parçası. Nasıl? Bunu kavramak için mutluluk ve keyif durumunun tersini, yani stresli ve huzursuz olmayı düÅŸünmeliyiz. Ne anlama geliyor bu? Bir canlının stres altında olması onun mutsuz olması, yani o ana kadar ona huzurlu bir ortam sunmuÅŸ ekolojik iliÅŸkilerin bir kısmının veya tamamının bozulmuÅŸ olması demek olmuyor mu?​​​​
Fiziksel bir süreç olarak keyif, bedenin olumluyu olumsuzdan ayırmasının yolu. Beden keyif almadığından uzaklaşır. Keyif veya onun daha kalıcı hali olan mutluluk duygusu bedenin kendisine olumlu koÅŸulları bulduÄŸunu haber vermesidir. Bunu biyofiziksel süreçleri harekete geçirerek yapar. O yüzden ekolojik olmak, eÄŸer bunu en az stresli, yani görece en huzurlu koÅŸullara ulaÅŸmak anlamında kullanıyorsak, her ÅŸeyden önce mutlu olmak, yani keyif durumuna ulaÅŸmaktır. Keyif aldığım sürece koÅŸulların benim için olumlu olduklarını bilirim.
Bu maalesef tamamen sorunsuz çalışan bir süreç deÄŸil. Keyif hali taklit edilebilir, bedensel süreçler kandırılabilir. Stresli bir durum varken keyif alıyormuÅŸ gibi hissettirilebiliriz ki, çeÅŸitli uyuÅŸturucuların böyle çalıştığını biliyoruz ama en önemlisi, modern tüketim kültürü bunun üzerine kurulmuÅŸtur. Bir de tabii keyif sürecinin özünde doÄŸrudan organizmanın bireysel çıkarıyla ilgili olması var. Bu da her zaman olumlu sonuçlar doÄŸurmayabilir. Bunlara burada girmeyeceÄŸim. DoÄŸallığa DönüÅŸ bölümünde giriyorum. Burada ekolojik nesnenin ve tabii ekolojik/doÄŸal yelkenlinin ne olması gerektiÄŸini tartışacağım. ​​​
Nesne Yapımından Kaynaklanan Ekolojik Sorunlar
​​Nesne yapmak, iÅŸ ve enerji demek. DoÄŸada nesne yapan tek tür insan deÄŸil. Birçok canlının bu becerisi var ama hiçbiri insan kadar karmaşık nesneler yapamıyor. İnsanın nesne yapımında doÄŸada bulduÄŸu hammaddeyi deÄŸiÅŸtirmek önemli bir yer tutuyor. Bu da çifte enerji ihtiyacı demek. Hem hammaddeyi dönüÅŸtürmek hem de o iÅŸi yapanın gıda ihtiyacı anlamında. Hiçbir canlı bizim ölçeÄŸimizde nesne üretimi yapmıyor. Bu da hem hammadde ve enerji ihtiyacımızı hem de atık sorunumuzu muazzam düzeylere çıkartıyor. Bugün uzayı bile atıklarımızla doldurmaya baÅŸladık. Ama mesele sadece bu üçünden ibaret deÄŸil. Genelde atlanan iki sorun daha var.
Birincisi yer iÅŸgali. Yaptığımız nesnelerin hem kendileri hem de atıkları yer kaplıyor ve bu, diÄŸer canlıların alanlarından geliyor. ÖrneÄŸin, imal ettiÄŸimiz milyonlarca arabanın kapladıkları bir alan var. Bu bir yerden gelmek zorunda ve yerkürenin belli bir yüzey alanı var.​​

​​​​İkincisi de nesne yapan ve tüketen insanın durumu. Üretim ölçeÄŸi çok büyük olunca örgütlenme de o derece büyük olmak zorunda. GeldiÄŸimiz noktada ömrümüzün ve günlük yaÅŸamımızın çok büyük bir kısmı artık bu sürece, üretmeye ve tüketmeye gidiyor. Biri olmadan diÄŸeri mümkün deÄŸil. Üretimi güya robotlar üstlense de tüketim yine bize kalıyor ve aslında bu da iÅŸ.
Bu süreç insanın kendisinin nesne yapıp keyif almasından çok farklı. Bugün artık sadece bir parçasında rol alıyoruz bu sürecin ve çoÄŸu kez de rutinsel, kendini tekrarlayan, hiç de iyi hissettirmeyen ÅŸekilde. Bu da bizi hayatımızın en büyük dilimine yabancılaÅŸtırıyor. Bu kısmı sanki bize ait deÄŸilmiÅŸ gibi yaşıyoruz. Bedenimiz böyle bir yaÅŸam için evrilmediÄŸi için de bu süreç daimi stres anlamına geliyor. Bu stresin bir ÅŸekilde giderilmesi gerekiyor. Bunu geçici ve görece suni ÅŸekilde olsa da kapitalist tüketim kültürü beceriyor ama ekolojik bedel pahasına.
Kapitalist tüketim kültürü bu kolektif stres sorununda para kazanma fırsatı görülmesinden doÄŸmuÅŸ bir kültür. Bizim nispeten verimli çalışabilmemiz ve bu sıkıcı ve yıpratıcı çalışma koÅŸullarına dayanabilmemiz için bu stres koÅŸullarının geçici bir süre için de olsa giderilmesi gerekiyor. Bir yandan da para yapalım, neden olmasın. Ama bu daha da fazla kaynak kullanımı ve atık demek ve bu öyle bir düzeye ulaÅŸtı ki, baÅŸta iklim olmak üzere çeÅŸitli ekolojik krizlere yol açtık. Dolayısıyla, burada aslında bir insan sorun ve krizi var, tüm diÄŸer krizleri tetikleyen. ​​
"Åžöyle bir ÅŸey söylüyoruz: Özünde yaÅŸam tarzımız sorunlu deÄŸil. Sorun, kontrolü kaçırmış olmamız. EÄŸer tüketimimizi biraz sınırlayabilirsek, böyle yaÅŸamaya devam edebiliriz. Yani sürdürülebilirlik. ​Oysa sorun yaÅŸam ÅŸeklimizin aşırıya kaçmış olması deÄŸil, kendisi. YaÅŸam ÅŸeklimiz bizi mutsuz kılıyor, daimi strese mahkum ediyor ve bunu nesnelerle çözmeye çalışıyoruz. Bu da tüketimi tetikliyor."
Çözüm: Ekolojik Nesne
​​Her ÅŸeyden önce ekolojik bir nesnenin enerji ihtiyacı ve atık üretimi ekolojik açıdan mümkün olabildiÄŸince en uyumlu düzeyde olmalı. Genelde sürdürülebilirlik dediÄŸimiz güya-ekolojik-tavır bu iki hedefle sınırlıyor kendisini. Çünkü diÄŸer üçüne girerse, yani ölçek, yer kaplama ve insan mutluluÄŸu konularına, doÄŸrudan kapitalist sistemin kendisiyle yüzleÅŸmek zorunda kalacak. Bu da pek tercih edilmiyor. Kimse çuvaldızı kendisine batırmak istemiyor. Bir ÅŸey yapıyormuÅŸ gibi hissetmek ve görünmek yetiyor. Ama kapitalist sistemle mücadele etmeden ekolojik olmanın yolu yok. Sürdürülebilirlik de büyük ölçüde kapitalist bir icat. Neyi sürdüreceÄŸiz?
​
Enerji ihtiyacı ve atık sorunları doÄŸrudan nesne üretiminin kendisini sorgulatmıyor. Oysa diÄŸer üçü doÄŸrudan nesne üretiminin ekolojik bedeli ile kapitalist tüketim kültürünün sorgulanmasını getiriyor. Dolayısıyla burada çözüm daha karmaşık. İlk anda akla gelen, gereksiz tüketimden kaçınmak ama bunun bir üstü, kapitalist üreticinin nesnelerin estetik çekiciliÄŸini ve kültürel ve sosyal prestij rollerini artırarak nesnelere bağımlılığı teÅŸvik etmesi. ​​​
Evet, ayak izleri önemli ama sadece bunlarla sınırlayamayız ekolojik/doÄŸal olmayı. Sadece bu ikisiyle sınırlandığımızda, biz insanlar sorunun dışında kalıyoruz. Åžöyle bir ÅŸey söylüyoruz: Özünde yaÅŸam tarzımız sorunlu deÄŸil. Sorun, kontrolü kaçırmış olmamız. EÄŸer tüketimimizi biraz sınırlayabilirsek, böyle yaÅŸamaya devam edebiliriz. Yani sürdürülebilirlik.
​
Oysa sorun yaÅŸam ÅŸeklimizin aşırıya kaçmış olması deÄŸil, kendisi. YaÅŸam ÅŸeklimiz bizi mutsuz kılıyor, daimi strese mahkum ediyor ve bunu nesnelerle çözmeye çalışıyoruz. Bu da tüketimi tetikliyor.
​
O yüzden amacımız sadece nesnelerimiz ile bunlarla iliÅŸkili faaliyetlerimizin verdiÄŸi zararları azaltmak olmamalı. Bir de bunları bizi doÄŸal anlamda mutlu edecek niteliÄŸe dönüÅŸtürmeliyiz. Ancak bu ÅŸekilde nesnelerin ekolojik sorunları tetiklemesinin önüne geçebiliriz.
​
Bu projede nesne yelkenlimiz. EÄŸer bu yelkenliyi ekolojik ya da doÄŸal yapacaksam tam da bu söylediÄŸimi baÅŸarmam gerekiyor. Hem en az zarar hem de en fazla mutluluk. Tabii kapitalist tüketim kültürünün mutluluÄŸu deÄŸil, doÄŸal mutluluk. İki kategori halinde anlatıyorum bunu. AÅŸağıdaki baÄŸlantılardan gidebilirsiniz.

Yapım aÅŸamasında en önemli konu yerküre üzerindeki yükümüzü en aza indirmek. Bu da karbon ve ekolojik ayak izlerini düÅŸük tutmak demek. Bunun için yerel malzeme ve daha ilkel teknoloji kullandık. Zaten yüz yıl öncesinin yelkenlisini yaptığımız için birçok malzeme ve teknik zaten projenin ruhuna aykırı. Devamı...
Kayığı yaptık. Peki faaliyetlerimiz? Bir de en az zararı vererek yaÅŸamalıyız. Ama sadece bu deÄŸil. Faaliyetlerimiz bizi doÄŸallıkla, yani doÄŸal süreç, ritim ve döngülerimizle buluÅŸturarak mutlu etmeli ki, daha farklı bir yaÅŸam ve tüketim alışkanlığı geliÅŸtirebilelim. Devamı...