Mavi Yolculuk yaptığımız yıllardan, çözünürlüÄŸü pek de iyi olmayan eski bir fotoÄŸraf, Odysseus 1970'ler. Sakin ve boÅŸtu o yıllar.
Bu baÄŸlamda kısaca da olsa Halikarnas Balıkçısı'nın maviyle tanışmasına ve ilk mavi yolculuklara deÄŸinmeden geçmek olmaz.
Bugün muazzam boyutlara ulaÅŸmış yat turizminin kökeni 1940'larda bazı aydınların baÅŸlattığı, gayet ilkel koÅŸullarda yapılmış mavi keÅŸiflere dayanır.
Yat turizminin geliÅŸimi kabaca üç evredir. Ä°lk mavi yolcular; yetmiÅŸli yıllar da diyebileceÄŸimiz, yat turizminin baÅŸladığı ama pek bilinmeyen 1965-80 dönemi; ve kitlesel yat turizmi.
​
Mavi Yolculuk fikrinin yaratıcısı Halikarnas Balıkçısı adıyla bilinen Cevat Åžakir KabaÄŸaçlı, isim babası da Sabahattin EyüboÄŸlu'dur.
Balıkçı Güney'in mavi kıyıları, eÅŸsiz doÄŸası ve zengin tarihiyle ilk kez 1944 yılında YataÄŸan adlı motorsuz yelkenlisiyle tanışmıştır. Yanında Girit kökenli yakın arkadaşı Bodrumlu denizci Paluko (Mustafa Esim) vardır.
Halikarnas Balıkçısı ve Maviyle Tanışması

1940'lar Halikarnas Balıkçısı ilk kez Mavi'yi gezdiÄŸi YataÄŸan'ıyla.

İlk mavi yolculuk 1946'dadır. Sadece erkekler vardır. Keşif gezisi demişlerdir buna.
Ardından 1957'de kadınlar da katılmış ve giderek sıklaÅŸmıştır. Ä°lk katılanlar çoÄŸunluk ÅŸairler, sanatçılar, entelektüellerdir.
​
​Konfor neredeyse hiç yoktur. 1960'larla daha konforlu teknelere geçilmiÅŸse de, bugünle karşılaşıldığında hâlâ geridedirler.
Halikarnas Balıkçısı'nın YataÄŸan'ı hariç tüm bu tekneler motorludur.
​
Fanatikçe konfor karşıtı deÄŸildirler. Konfor istemektedirler. Ama temel öncelikleri deÄŸildir.
​
Aradıkları Güney'in sunduÄŸu eÅŸsiz doÄŸal güzellik, tarih, hoÅŸ zaman ve sohbettir. Hareketlidirler. Özellikle Sabahattin EyüboÄŸlu'nun ölümüne kadar gezer, keÅŸfeder, ufak seminer ve etkinlikler düzenler, entelektüel sohbet ve tartışmalarda bulunurlar. Kayalara yapılmış resimler,
başka izler bırakırlar geride.
Ä°lk Mavi Yolculuklardan. En önde elinde bir pina tutan Paluko. Sol tarafta daha sonra uluslararası üne kavuÅŸacak seramik sanatçısı Alev Ebbüzziya. Foto kaynağı eklenecek.
BaÅŸta Cevat Åžakir olmak üzere, mavi coÄŸrafyanın Antik ÇaÄŸ'a kadar giden derinliÄŸinden çok etkilenmiÅŸlerdir. Kendi dünyalarını, Anadolu'yu, bu geçmiÅŸe baÄŸlamaktadırlar. Bugün hâlâ tartışılmaktadır bu baÄŸlantı.
Antropolojik açıdan bakıldığında, gezileri, kısa süreliÄŸine de olsa farklı bir yaÅŸam pratiÄŸi denemesi, sıradanın dışına çıkma giriÅŸimidir. Sadece basit bir tatil anlayışının yansıması deÄŸildir. Bu yaklaşım, bir kısmına göre, 1973'te EyüboÄŸlu'nun ölümünden sonra kaybolmuÅŸtur.
"DoÄŸa çok güzel bir ÅŸey ama onun tadını iyice çıkarmak için biraz konfor da lazım. Yeter ki konfor doÄŸayı saklamasın."
Erol Güney, 1946 "KeÅŸif" gezisi ekibinden
Yetmişli Yıllar - Proje Sahibinin Maviyle Tanışması
YetmiÅŸli yıllar, Mavi Yolculuk geçmiÅŸinin pek bilinmeyen ikinci evresi, tam da Erol Güney'in istediÄŸi gibiydi.
Görece konforlu ilk mavi yolculuk tekneleri, o günün koÅŸullarında lüks ama bugün "eh, idare eder" denecek tekneler belirmiÅŸti. Bugünkü devlere göre epeyce ufaktılar.
Konfor doÄŸayı örtmüyordu. Demirlenen koylarda insanlar kıyıya çıkıyor, doÄŸayı, eski kalıntıları keÅŸfediyorlardı.
Çok ışıklı ve sesli de deÄŸildi o dönemin tekneleri. Hatta her zaman "aman elektriÄŸi az kullanın, aküler boÅŸalmasın" diyen biri vardı. DeÄŸil teknelerde elektronik araç bulmak, telsiz bile yasaktı.
Günlerce denizden sonra karaya çıkıldığında insanların ilk derdi, en kötüsünden de olsa gazete oluyordu ama çoÄŸu kez o günün gazetesi akÅŸam üstü geldiÄŸinden bir gün öncekiyle idare edilirdi.
Şimdi cep telefonlarıyla bir dakika bile uzak değiliz haberlerden. .

Proje sahibinin ailesinin Mavi Yolculuklara baÅŸladıkları Odysseus 70'lerin ikinci yarısında Çatı koyunda çalışırken.
.jpeg)
Ben, proje sahibi, yetmiÅŸli yılları bilfiil yaÅŸadım. Ailem 1972 yılında yukarıda görülen on altı metrelik yelkenliyi yaptırıp Mavi Yolculuklar düzenlemeye baÅŸlamıştı. Ä°ÅŸimiz buydu.
Teknemiz batı modeliydi ama Bodrum'da Erol AÄŸan yapmıştı. Üç metreyi aÅŸan su kesimiyle iyi bir yelkenliydi. Çift ranzalı dört yolcu kamarası, iki duÅŸ-tuvaleti ve bir kocaman salonuyla lükstü o döneme göre.
1973'te çalışmaya baÅŸladı ve herhalde 74-80 arası Bodrum'dan Antalya'ya uzanan kıyı hattının en görünür ve en yoÄŸun çalışan teknesiydi. BeÅŸ, altı ayı bulurdu çalışma sezonu sık sık.
1975'te katıldım kadroya ve yirmi yıl aralıksız parçasıydım. Tek deÄŸildim, zamanla sırayla kardeÅŸlerim de katıldı. Aile iÅŸiydi.
Sonra bir 14 m tırhandil, sonra bir 23 m bir uskuna aynakıç.
Tırhandil gelince kaptan ihtiyacı belirdi. Babama ek (Cihat KurutaÅŸ) annem de (Aysun Enünlü) profesyonel kaptan oldu.
MeÄŸer ilk kadınmış baÅŸvuran. Böylece Türkiye'nin ilk kadın kaptanı oldu. Ege'de bile ilk olabilir. Denizci bir sülalenin bireyi olarak olması gerekendi.
Sonra çok büyüdü mavi yolculuk sektörü. YetmiÅŸli yıllar gibi düÅŸük yoÄŸunlukta ama tam ayarında bir dönem bir daha olmadı.

1970'lerin sonuna doğru Bodrum Limanı. İrili ufaklı ilk Mavi Yolculuk tekneleri yağmur sonrası yelkenlerini kurutuyorlar. En uzun direkli olan Odysseus. Limanın en uzun direklisi olduğundan kolaylıkla bulurduk. Yelkenleri dakrondu, kurutma istemezdi. Foto: Kral Nalbantoğlu.
Doğacı Mavi Yolculuktan Modern Mavi Yolculuğa
​Mavi Yolculuk gezilerinin ilk dönemi neredeyse tam da yukarıda anlatılmış olan DoÄŸal Denizciliktir. Amaç doÄŸa ve denizle buluÅŸmaktır ve ilk yelkenliler ilkel olduklarından ve kullanıcıları da henüz hizmet sektörü elemanları olmadıklarından iÅŸler paylaşılmış, beraber çalışılmış beraber yenilip içilmiÅŸtir.
Ama bu durum zamanla deÄŸiÅŸir, seksenlerden itibaren hem ciddi bir kitleselleÅŸme belirir hem de doÄŸa ve tarihe gitmenin yerini daha çok sosyalleÅŸmek, pasif dinlenme, eÄŸlenme ve yeme içme alır. Geleneksel yelkenlilerin yerlerini ya ahÅŸap ya da fiber ve bir bakıma yüzen otel olarak tasarlanmış çeÅŸitli boyda ve genelde motorla yol alan teknelere bırakır. Sonunda konfor, lüks özenticiliÄŸi ve tüketim baskın çıkmıştır.
Bu elbette tek seçenek deÄŸil. Modern tatilcilik ve sosyalleÅŸmeden farklı bir anlayış, doÄŸa ve insan birlikteliÄŸini öne çıkaran arayış ve giriÅŸimler de var. Çok azlar, henüz baÅŸlangıç aÅŸamasındalar, ama varlar.
​
Turizm yöremizin ve bizim gibi birçok yörenin en büyük ve önemli sektörlerinden birine dönüÅŸtü. Modern yaÅŸamın baskılarından kaçan insanlar için modern turizm geçici bir rahatlama, kendine gelme, pasif bir dinlenme aracı oldu. Bunların hepsi kabul edilebilir istekler ama modern turizm bunları saÄŸlarken doÄŸayı unuttu. DoÄŸayı unuturken haliyle insanı da unuttu.
Maalesef sadece para kazanma amaçlı bir iÅŸe dönüÅŸtü ve bu iÅŸ doÄŸaya zarar vermeye baÅŸladı. Turizmin doÄŸaya daha duyarlı olması beklenirken tam tersi oldu ve turizm de doÄŸaya, yani gezegenimize zarar veren sektörler kervanına katıldı. Buna bir de beraberinde gelen kontrolsüz yapılaÅŸma eklendiÄŸinde yöresel düzeyde bir felaketle karşı karşıya kalıyoruz. Oysa doÄŸaya uyumlu bir hale getirilebilir.