top of page

Dağları Aşan Kayık

Güncelleme tarihi: 26 Haz 2021

Bir süredir hareket yoktu kayığımızda. Beklenmedik bir ara vermek zorunda kalmıştık. Şimdi tekrar başladık çalışmaya kaldığımız yerden. Yeni çalışmalara geçmeden önce kısaca neden ara verdik onu anlatayım.


Bir kayığın öyküsü denize indiğinde başlar. Bizimkinin daha inmeden başladı, tuzlu suya değmeden. Kırk küsur km yol gitti, dağları aştı, çam ormanlarından geçti ve suya ulaşmaya çalışan bir balık misali, Milas’tan Gökova kıyısına, Ören’e vardı. Hayır, henüz denize inmedi. Bu yolculuk boyun eğmemek, zorbalığa teslim olmamak içindi. İşte böyle başladı öyküsü kayığımızın.


Ustası oldu bu ilk zorluğunun kaynağı. Projeye beraber başladığımız Mehmet Uyav Usta. Oysa ne heyecanlanmıştı projeyi ilk duyduğunda. İnanmıştık samimiyetine, coşkusuna. İşte hırs. İnsanın binlerce yıldır süregelen hastalığı. Meğer kötü bir huyu varmış, tuzak kurarmış. İlk önce düşük fiyata imza atarmış, zamanı geldiğinde de birkaç katına çıkarırmış. Çaresiz kabullenirmiş işi sipariş eden de.


Ne para kazanmak derdimiz ne de gösteriş ya da keyif. Anlatmıştık. Güzel işlere koşacak, kültür için, doğa için, insan için uğraşacak bu kayık. Geçmişten gelip bizi kendi dünyasının güzellikleriyle tanıştıracak, daha güzel bir gezegen için yelken basacak. Pazarlık huyum değildir. Fazla gelseydi, kısmet değilmiş diyerek başlamayacaktık projeye. Ama böyle bir tuzak, o olmadı.


Dokuz ay sonra iki buçuk katına çıkardı fiyatı. Niye baştan söylemedin dediksek de, isterseniz alın gidin kayığı oldu yanıtı. Kırk küsur posta, bir çift bodoslama, ne sotropo, ne ıstralyalar, nasıl gider böyle bu kayık? Tuzak. Ve böylece tanıştı Kayık1934 ilk zoruyla. Vaz mı geçecektim? Yoksa bu tuzaktan, bu bataktan çekip çıkaracak mıydım kayığı?


Sordum, niye doğuyorsun kayık? Ne bu proje? Etik yaşama davet değil mi Kayık1934’ün sebebi? Peki, boyun eğmemek değil midir bir yanı da etik olmanın? Teslim olmamak insan hırsının zorbalığına. İlk sınavımızdı bu. Ya kuyruğu sıkıştırıp bırakacaktım kayığı, projeyi, inanmış destekçilerini, umut hırsızlığına göz yumacaktım. Ya da …


Tuzak iyiydi iyi olmasına da kişi yanlıştı. Evet, dağda karşıma çıkan örümcek ağını bozmamak için yolumu değiştiririm, yaşamına saygıdan. Efendiyimdir, saygılıyımdır, iyi niyetle başlarım. Sessizimdir. Ama galiba bizde bunun tercümesi ben kazıklarım bunu oluyor. İşte yanlış burada. O örümceği düşünen insan zorbalığa da boyun eğmiyor, teslim olmuyor, savaşıyor.


Anlayamadı ustamız benim kentten bir tekne yaptırmaya gelmediğimi. Aksine denizde yoğrulduğumu, zoru başaranların öyküleri arasında hayatı bulduğumu. Denizci bir ailenin beşinci kuşağı. Yelken döneminde Marmara’dan Doğu Akdeniz’e yelken basan büyük dedeler.


Biskay körfezinin ortasında isyan eden ateşçileri zincirleyip başaltına atan ve yine limana ulaşan bir dedenin torunu.


Zorluklara rağmen kadın olarak denize açılıp Türkiye’nin ilk kadın kaptanı olan bir ananın oğlu. Az mı uğraştım ben de hem babamla hem kendi başıma denizde. Tuzak iyiydi ama kişi yanlıştı.

Uzatmayayım. Kayık bizim. Parasını ödemişiz, istediğimiz zaman alır gideriz. Ama hiç kimse ihtimal vermiyor bu haliyle götürebileceğime. Gerekirse tüm postaları sökerim, kamyona yükler, alır götürürüm bu kayığı, zorbalığa mı teslim olacağım, dedim. Gerek kalmadı, yalnız değilmişim. Yardımcı olanlar, yol gösterenler. Ufak da olsa bir topluluk var projenin ardında.

Ve bir pandemi yasağı sabahı. Ben kayığı söktüm yerinden, vinç de aldı koydu üzerine İstanbul’dan özel gelmiş aracın. Tam giderken Mehmet Usta belirmez mi! Sorun yok tabii. Ne olabilir? Kendi dememiş miydi istersen al götür diye? İşte gidiyordu. Hiç tahmin etmemişti karadan dağları aştırıp götüreceğimizi kayığımızı. Ama derdi başkaymış, ağaçlarını alacağımızı düşünmüş. Güldüm. Baktım bir ağaç parçasını kavramış, o elindeki takarya senin değil, kayığı taşıyacak aracın, dedim. Üzüldüm.

Karadan Gökova Ören’e. Yollar sakin, taşıyıcımız da son derece profesyonel. Ama gözüm sürekli kayıkta. Becerecek mi bu doğasına aykırı yolculuğu? Dayanacak mı iskeleti? Dayandı. Becerdi. Sağ salim yeni yuvasına, yapımının tamamlanacağı atölyeye ulaştı. Denize biraz daha yaklaştı. Gökova’nın kıyısına. Kontrol ettik, hiçbir şey yok. İlk zorunu başardı, bundan sonrası deniz.

Tüm bu süreç haliyle zaman aldı. Çok fazla da stres. Gereksiz stres. Haliyle maliyetimiz arttı, dolayısıyla desteğe ihtiyacımız da. Denize inme süremiz de altı ay sonrasına sarktı. Ama yeni ağaçlarımız geldi.

Yeni ustamız, İsmail Usta da çok istekli. Baştan beri heyecanla projeyi takip edenlerden. Bir çürük elma tüm sektörü lekelememeli. İyi ustalar da çok. Ama tabii yanlışlara ses çıkarmak da önemli. İnsanlar güvenerek geliyor. Sektör uyarmayacaksa kim yapacak? Sonunda herkese dokunuyor kötü iş ahlakı, tüm sektöre kötü isim veriyor. Ama sonuçta teslim olmadık, Kayık1934 kaldığı yerden devam ediyor. Kayık1934.org - Timuçin Binder


Bu süreçte emeği geçenler ve yardımcı olanlara Kayık1934 projesi adına çok teşekkür ediyoruz:

En başta verdikleri profesyonelce taşıyıcılık hizmeti için Sefaköy Nakliyat Vinç Hizmetleri (Fatih Avcu ve yardımcısı) ve Coşkun Vinç'e

Uygun aracı bulmamıza yardımcı olan Aytuğ Ürer'e ve aracılık eden Deniz Kılıç'a (IBEX Adventure Club)

Teknik süreci planlamada yardımcı olan, bir süre önce kaybettiğimiz Cem Gür'e ve MarineSolutions'tan Naci Arıcı ve Yusuf Civelekoğlu'na

Her ne kadar sundukları ilk çözüm mümkün olmadıysa da, son derece içten ilgi ve yardım çabaları için Milas Belediye Başkanı sayın Muhammet Tokat'a ve Bodrum Beton şirketiyle Remzi Ozan'a

Bir gün önce hastalanıp yatağa düşmese transfer sırasında yardımcı olmak için hazırlanmış Gökay Şenavcı'ya

Ve tabii her türlü yardımı, konukseverliği ve özverili çabaları için yeni ustamız İsmail Bilge'ye.


399 görüntüleme0 yorum
bottom of page