top of page

Teknolojinin İnsanı Önemsizleştirmesine ve Teknoloji Efsanesine Karşı Doğal Denizcilik

Bu temayı çok işleyeceğim yazılarımda. Bu proje bir yandan da bize dayatılmış, bence yanlış kültürel ve ideolojik kalıpları ve düşünceleri irdeleme projesi. Teknoloji bunların başında geliyor.


Kayık1934 projemizde yapmakta olduğumuz yelkenlinin arması. Yelkenlerinin en basit düzeni bu şekilde olacak.
Yapmakta olduğumuz yelkenlinin arması

Son yazımı “Peki neden sakoleva? Neden yereli yaşatma çabası? Ne gerek var” diyerek bitirmiştim. İşte gereklerden biri başlıktaki düşünce.


İki ayrı konu var burada. Sakolevadan başlayayım. Yereli yaşatma tartışması geniş bir konu, daha sonraki yazılar olsun.


Projenin sitesinde ufak bir bölüm ayırmışım Neden Sakoleva sorusuna. Orada birkaç sebep sıralamışım. Onlardan birini alıyorum buraya. Diğerlerini şuradan okuyabilirsiniz https://www.kayik1934.org/motorsuz-yelkenli


Başlık “Neden artık var olmayan bir yelken seçtik?” Gerçekten de artık yok bu yelken. Yoksa bir sebebi var, değil mi? Ona da geleceğim ama ilk önce niye bu yelkeni istiyorum.





Sakolevayı seçmemin ikinci sebebi olarak şunları yazmışım.


Teknolojik yelkencilikle değil, doğal yelkencilikle ilgilendiğim için: Teknolojik performans yelkenciliği ilk önceliğim değil. Bizi bedenlerimiz ve doğayla daha çok buluşturacak ve şaşırtacak yelkenler istiyorum. Hele ki yerel olmayan yelken türlerini hiç istemiyorum.


Geçmişten sakoleva yelkenli bir tırhandil. Foto: Naftotopos
Sakoleva tırhandil, foto: naftotopos

Teknoloji ilk bakışta hayatımızı epeyce kolaylaştıran bir şey. İnsan alet yaparak çeşitli çözümler üretebilen bir canlı. Tek değil. Başka canlılar da var alet kullanabilen. Yapabilen çok daha az. Bizim farkımız, muazzam büyüklükte aletler yapabilme kapasitemiz. Örneğin, uygarlığın kendisi bile kocaman bir alet aslında, milyonlarca parçası olan bir alet.


Ama şöyle bir sorun var. Kendi bedenlerimizin yetersiz kaldığı yerlerde alet yapıp kullanmamıza tamam. Bence teknoloji bundan ibaret olmalı. Ama biz bedenlerimizle çözebileceğimiz işlemler için de aletler yapıyoruz. Ve artık çok fazla sayıda.


Deniz aracı bu konuda iyi bir örnek. Bazı su birikintilerini kendi bedenlerimizle aşmamız imkânsız. Özellikle kalabalıksak. Bu durumlar için böyle bir teknoloji geliştirmişiz.


Ya da mesela makara. Yelken basacaksınız ama gücünüz yetmiyor. Makarayı icat ediyorsunuz ve o yelkeni basıyorsunuz. Daha sonra ikisini, üçünü bir araya getirip palangayı icat ediyorsunuz. Daha da fazla güç elde ediyorsunuz.


Yüzlerce yıl sonra bu palangaları tek bir vincin içine sığdırıyorsunuz. Yerden kazanıyorsunuz. Siz bir koluyla vinci çevirirken arkadaşınız da halatın ucundan çekiyor. Sonra tasarımı geliştiriyorsunuz, arkadaşınıza gerek kalmıyor. Sadece vincin kolunu çevirerek iki işlemi tek başınıza yapıyorsunuz. Sonra elektriklisini yapıyorsunuz, size de gerek kalmıyor. Bir tek düğmesine basıyorsunuz.


Farklı bir açıdan bakalım. Makara gerçekten bir ihtiyaçtı, şarttı, gücümüz yetmiyordu. Vinç bu anlamında bir ilerleme değil aslında, makaranın/palanganın yaptığı işlemi farklı bir biçime sokmuş bir alet. İlk önce yerden kazandırdı, sonra insan sayısından. En sonunda da hiç insan kalmadı.


Yaşlı denizci ve makaraları, foto naftotopos
Denizci ve makaraları, foto: naftotopos

Yerden kazandık diyoruz ama bir dakika, daha dikkatli bakalım olaya. Palangalar hareketlidir, işiniz bittiğinde kaldırıp bir kenara koyabilirsiniz. Hatta aynı palangayı birden fazla yerde kullanabilirsiniz. Vinç ise sabittir, aynı vinci başka yerde kullanamazsınız. Bir veya birkaç palanga size yeterken şimdi her palanganın yerine sabit bir vinç monte edersiniz. Ederken de bol bol delik açarsınız. Aslında yerden kaybedersiniz. Tabii bu vinçlerin parası, üretimi, bu üretimin dünyadaki karbon ve ekolojik ayak izlerini arttırması da ayrı bir konu.


Geleneksel yelkenlide yelken basarken ve çevrelerindeki "ilkel" ama fazlasıyla iş gören donanımlar

Gelelim insan sayısından kazanmanıza. İlk önce halatın ucundaki arkadaşınız gitmiştir. Kapitalist açıdan bakarsanız bu verimliliği arttırır. Aynı işi daha az insanla yaparsınız. Böylece üç, dört kişi kullanacağınız tekneyi iki kişi ve hatta tek başınıza kullanmaya başlarsınız. Ama sosyalleşmeden kaybetmişsinizdir. Bu sohbet edecek insan anlamında değil, beraber çalışacak insan anlamında bir kayıptır. Dayanışma ruhunu güçlendirecek, aradaki sosyal ilişkiyi daha da güzelleştirecek bir şey yok olmuştur.


Çeşitli makaralar

Bir de elektrikli vinç gelince artık kendi bedeniniz, yani siz de işlemin dışında kalırsınız. İşlem sosyalleşmesi gitmişti, fiziksellik, yani bir nesneyi kullanarak kendinizle kurduğunuz ilişki de gider. Sadece ilişki değil, bedeninizi kullanmanız sonucunda uzun vadede gelen mutluluk ve sağlıkta da aksamalar başlayacaktır. Onlar için de başka nesnelere başvurursunuz.


İş burada da bitmiyor. Verimlilik kazancı deniyor ya, ama tüm tabloya bakılmıyor, yani o meşhur büyük resme. Çünkü bu vinçler ahşap makaralardan çok daha pahalıdır. Genelde ileri teknoloji çok daha pahalıdır. Daha fazla çalışırsınız bunları alabilmek için. Yani daha fazla yıpranırsınız. Daha gençken yapacağınız iş için çok daha ileri yaşları beklersiniz. Tabii bu arada tamirat, yedek parça vs gibi konularda da dışarıya bağımlı olursunuz.


Hatta bir süre sonra teknoloji bağımlısı olursunuz. Size sunulan güya daha iyisini, daha gelişmişini istersiniz, yeni modelleri kovalarsınız. Çünkü artık kendinize değil, nesneye bağlanmışsınızdır. Kendinize nasıl bağlanacaksınız ki, bu kadar teknoloji kullanınca kendi kapasitenizi unutursunuz, hatta hiçbir zaman farkına bile varmazsınız. O şans verilmez size. Çünkü o aldığınız teknoloji bir yandan da garip teorilerle, sizi, bu teknolojiye ihtiyacınız olduğunuza ikna etmeye çalışan manuellerle, anlatılarla, şehir efsaneleriyle gelir. Ve zamanla bir de bakarsınız ki, aslında o gerekmeyen teknolojilerin hizmetine girmişsiniz.


Bu sadece makara vinç örneğiydi, acaba en büyük teknolojimiz olan uygarlığın ne kadarı gerçekten gerekli, ne kadarı da gereksiz ya da sadece kapitalist sistemin var olması için var? Bir de onu düşünmeliyiz. İşte bu yüzden sakoleva kullanmaya karar verdim. Bu yüzden bu proje. Teknoloji efsanesine karşı doğal denizciliği ve doğala dönüşü özendirmek, en azından bu fikri düşündürmek için.

Timuçin Binder kayik1934.org


İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page